1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1022
Okunma
Elleri nasırlı kızgın bir köylü gibi çöktü üzerimize gece
Dağ ne kadar dağdı buralarda bilir misin ?
Meşe ne kardar meşe
Başı öne eğilmiş körpe bir kızın küskünlüğü çöreklendi bir anda ırmaklarımıza
Oysa ki her ses haykırıştı bir zamanlar
Şimdi hırpalanmış tüm dudaklarda bir suskunluk duruyor
Saçları kırarmış Tahsin öğretmenin bakışlarında çamur bulaşığı bir ıslaklık
’Arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan çoktan geçtim’ diyor
Sızının içine girdikçe
Körleşiyor umut
Ve durmaksızın uğulduyor bulantılı işkenceler
Ama sen yine de kavalını susturma Erdal
Ve sen Hicabi
Dağıt ürküntüsünü demir parmaklıkların
Açlıkla gözbebeklerin büyürken
Sen yine kavgada diret olur mu Erkut ?
Taşlarınız tunç sıcaklığında durmaktadır hala
Ve toprağınızdaki nem
İnancınızdaki tereddütsüzlük
Yeni güne düşerken tohum
Ve güneşi kucaklarken çekirdek
Ben onurlu yaşamların savaşındayım
Beni sonsuz sevdanızla sarın
Buğday başaklarının arasında dilleri çatallanan engerekler bile kıyamet gibi bakıyor
Doğa silkinip uyanıyor
insan kımıldıyor
Işık saçan taşlar gibi değil yıldızlar görüyorsunuz değil mi ?
Kızıl bir şafak yaklaşıyor
SARP ÖZDEMİR
5.0
100% (2)