3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
894
Okunma
Özgürlük anıtının önüne düşürdüm gözlerimi
gölgelerin geçtikçe izlerimden
sen istedin diye yakıyorum şiirlerimi
kıyıyorum adı sen konan yüreğime
kanıma vurmuş tiryakiliğinde, nikotin eksikliği titretiyor
buzdan heykele dönmüş bedenimi
sol yanıma düşüyor solmuş yapraklarım
kitaplarım çıkmadan tezgahlara
olağan üstü hal ilan ediyorum ülkemin sokaklarında
firari geçitlerde unutulmuş tarihe kibrit çakıyorum
ışık almaz geçmişime tüneller kazıyorum
iskeleti çıkmış cesetler eziyor yüreğimi
ışıkları kesilmiş şehrin gökdelenlerine diktim gözlerimi
dünyaya kafa tutan soğuk yüze bakıp bakıp
gözlerimle bulutları p a r ç a l ı y o r u m
acısı damağıma yapışmış satılmışlıkların
zift dökülmüş kaldırımlarında kirli adımların sesi
çığlık çığlığa beyaz bir martının kanadında
acı fren sesleri, Asya`da talan göç misali
çelikten maskeler düşüyor Bağdat`ın burçlarına
h a k s ı z c a ve y ü z s ü z c e
donduran bir imge kazılıyor mazlumun avuçlarına..!
sınırı aşmış isyanlarda tepe taklak olmuş düşler
ağladıkça, taş kesiyor yürek sancım
tükürüyorum insanlığı unutmuş beton yüzlere..!
poyrazların savurduğu, kılıfı yırtılmış büyük yalanlar
piç kanunların hükmünü yitirmediği ülkede
kancık kamçıların şapladığı her darbe namussuzca..!
bombalar yağıyor Hak`kın helal kıldığı topraklara
günaha yüzü değmemiş masumlar yüzüyor kan deryasında
ferman dinlemez dik durur başım
gözlerinin ta içine baka baka yüreksizlerin
sevdamın kırıntılarını topluyorum ıslığı çalınmış sokaklarda
asitli yağmurların temizleyemediği kan kokusu burnumda
afallıyorum, tökezliyorum, yanıyor içim
kimliğime el konmuş bu şehirde
izi sürülen kaçaklığımda, dağa kaldırdığım yanlarımı
bir kartalın gözlerinde çığlık çığlığa semaya heba ediyorum
talan edilen ülkenin şaşkınlığında gök yarılıyor, üşüyor us`um
eşkiya konuyor adım, barut kokuyor kalem tutan ellerim
aldırma gözlerimin akında sarıya vurmuş hastalığıma
gönülden hükümlüyüm, helal kılındı nikahım toprağa
idam sehpasında okunsa da diğer adım
hayalim kol gezecek izinsiz sokaklarında
örme duvarlarını, soğuk savaş vuracak nasılsa
dağları deviren yaralar açılıyor, telaşlı bir cellatın pis kokan ellerinde
tarihe vurmuşken mührünü bir zulüm daha
merhametine kurşun sıkılmış vicdanlar kör gezdikçe
görmüyor say beni de, bir delik de ben açıyorum
kalbura dönmüş secereme, kayıtlara geçmiş nasılsa
ateşten inşa edilen hücrelerin vasıfsız işçisiyim
gönül evimde örüldü kordan örgülerin
çözüldükçe, yanıyor ruhum ve kül oluyor bedenim
dağılıp yüz bulmamış aşklarda, memleket kokulu sigaramı içiyorum
ciğerlerime hapsediyorum zehrini, dumanlı bir dağın eteğinde
memleket tadında çayımı yudumluyorum, gurbet kokuyor üstüm başım
aynaya düstükçe yarım, tuzla buz oluyor her yanım
ağlaya ağlaya beledim acıyan yanlarımı tozlu bir yolun başında
sallandıkça bu koca dünya boş beşik misali,
ninniler söylüyorum kendi kendime
avutamıyorum yılan gibi içimde kıvranan sancıyı,
k a t ı k s ı z a z ı ğ ı m
uzaktan uzağa saldım gün görmemiş gözlerimi,
kör vicdanların talan ettiği Irak`a bakıyorum
deryalar giriyor araya, kimyasal atık yüklü bulutları aralıyorum,
n e f e s s i z kalıyorum
ateşe verilmiş halkın sessiz çığlıkları deliyor kulaklarımı,
d a ğ l ı y o r bağrımı korlarda
titreyen ellerimden tutuyor bağrı yaralı analar,
y a n ı y o r u m
bir devin dişleri arasında hakları çiğnenmiş çocuklar,
k a n d a m l ı y o r k ö r p e b e d e n l e r d e n..!
bana helal kılınan ne varsa, bir uçurtmaya yükleyip,
salıyorum mahşere dönmüş semaya,
ufku çatırdıyor dünyanın, dev pençelerinde
talan edilmiş Irak`a bakıyorum eşkiya yüreğimle
cephanemin dumanı burnunda, iki kurşun kalmış
e l d e a v u ç t a
sıkıyorum bir bana bir bana, tükenmiş insanlığın anısına
ağıtlar yakar kendini, bir Irak`a, bir sana
yakıyor bağrını toprak ana, telli duvaklı gelin oluyorum kara bağrına..!
Sude Nur Haylazca