18
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1671
Okunma
Toprağın tütün kokusuna iz sürüyorum…
Kulağımda umutsuz düşler,
Dilimde sessiz isyanlar
Kısacası
Anlamsız bir hayat düşüyorum
Şiir üstüne,
Ki biliyorum ırmaklar dinler
Ama taşlar duymaz,
Sadece sokaklar ağlar
Bu çaresizliğe…
Ekmek arası gülüşüyle,
İnsanım dökülüyor soğuk ceplerden…
Düpedüz yitik
Ve arsız bir gülüşe teslim edilmiş yüzü,
Kapaklanıyor gece yarısı
Cepheleşmiş tuzakların kuytusuna…
Bilir misin usta?
O vakit anne yüreği, daralan yollar gibidir
Yürümek istedikçe kavgasına
Mekansızlığı kucaklar.
Ve bir babanın
Gözyaşına indirilen kepenkler,
Kanayan ellerini sargısız bırakır
Bundan öte gözleri
Yanık bir türkünün ufkundadır.
Ah insanım!
Böylece susturulur yeniden yoksulluğa,
Bir daha
Bir daha…
Zeynep, Dilan ya da Baran
Çıplak bırakılmış araf çocukları...
Kavruk tenleriyle rüzgara meydan okudukça
Altı üstü masum bir gelecek uğruna
Vicdansızlığa kesilip, köreltilir saçları…
Şimdi alfabe bitmeden mola verip,
Tam da malum harfe gelmişken
Basmalı küfrü, diyeceğim ama
Biz yine de
Avuç içi çizgilerine bakalım usta…
Toprağın tütün hasretine bir de mendil açıyorum…
Kulağımda yorgun gerçekler,
Dilimde kanatsız kelebekler
Kısacası
Renksiz bir hayat boyuyorum
Şiir üstüne,
Ki biliyorum başaklar anlar
Ama dallar uzamaz,
Sadece şairler kısalır
Bu çaresizliğe…
O halde
Kederimiz şiire emanet,
Yansın yüzümüz çadır ateşinde!
Ama suyumuzu sen getir usta,
Şöyle harbiden yıkansın ellerimiz halka halka…
Ki yüzün suyu hürmetine saklı direnişimiz,
Çeyiz sandığımızın naftalin kokusuna eş
İşçi tebessümündür!
Güneşin çocukları gölgede bekler, çünkü tarih gölgede yazılır.
miNe güLtepe
5.0
100% (9)