18
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2454
Okunma

bahar ve yaz yaşamış mıydım o zamanlar
şıkır şıkır çağlayıp gitmelere var mıydı hevesim
şahitti yeni yetme aynalarım
ben değildim o kocaman ela gözlü
uzun kara saçları yüzünü perdeleyen
geldiğim sonsuzluğu
özler gibiydi nedense hallerim
hayallerim var mıydı
hatırlamıyorum
belki de henüz doğmadan
çok önceleri bilinirmiş ki muradım
ve ondandır sanırım
beni tepeden tırnağa hazana bulamışlardı
hep bu yüzden yıllardır
siyahların üstüne sarılar serperdim
bu sebeptendi temmuz ortasında
eylül yağmurları bulur yıkardım saçlarımı
son yaz bahçelerinde
beni çiçekler değil de nedense
düşen ilk sarı kızıl güz yaprakları
büyü gibi çekerdi hep kendine
sararan minicik otları
göç hazırlığına başlayan kırlangıçları gözlerdim hep
ve gökyüzünü seyrederken pür-kederdim
ne akran sohbetleri
ne de fuzuli muhabbetler eylemezdi gönlümü
ben hep kendi labirentlerime
kağıtlarıma kalemlerime
ben hep kendime
alır başımı
kaçar kaçar giderdim
bağlıydı gençliğimin gözleri biliyordum
bin yaşındaydı gönlümün içindeki bakire
aç martılar gibi dolanırdı başımda sevda
ve hala tepiniyorlar çatımda vazgeçiremedim
paslı bir kilitti bahtımda
ve yasaktı vuslat hanesi
ne o kilidi açmayı
ne o kapıdan girmeyi beceremedim
bilemedim
hiç bilemedim…
Ceyda Görk…