4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2263
Okunma
bir çocuk görüyorum
sedefkâr gözle güneşi, saçlarıyla ören
buğday başaklarında ten rengine toprak eli değmiş
nurani gölgelerde gözlerini ay diye geceye sunmuş
duvar diplerinde ikindi vakti !
büyük karanfilin kollarında umuda dönüşen
bir çocuk görüyorum ! elleri ekmekle öpüşen
tarlalarımıza kurşun ektiğimizden beri
suladığımızdan beri toprağı kanla!
anne çığlıklarını bastırdığından beri havan topları
gökyüzünün karnında açılan mavi delikten!
güvercin inişi umut avlumuza düştüğünde
ve yarasını şıraladığmızda bir babanın!
kurşun gibi ağır vebalin kolyesini atileştirdiğimizden beri
çocukların ince gerdanında!
harabilere kahraman rozeti takıyorken düzen ! eksik dişli naralarla
inci dişleriyle siyah derili çocuklar gülümsüyorken
birazdan kızıl kusacak namluya!
dünyanın göbeğine dikilmiş bir bacadan çıkan dumanın
ceset kokan nefesini solduğunda ciğerler
mavi patiskasıyla bir işçi simidini ısırırken hırsla
doğmamış bebeğine ağıt yakarken bir kadın ! eli göbeğinde
bir çocuk görüyorum ! bin çocuk, güneşin gözlerinde
hak edilmiş bir uykuya sallanan beşikte
gözlerini yarına açmak istemez gibi kapatan bebekler
bir bardak süt, bir yudum su ve şefkatli dokunuşla
annesinin yaşlı gözlerinde ölüme giderken!
pencereli kırık bir evin sabah güneşini içeri alan perdeleri
beyaz örtüye sarılı bedeni dışarı çıkarırken yeniden
kardeşinin şaşkın bakışlarına kazınan mazi intikama gebeyken
parklar ve bahçeler inşa etmenin acizliğine düşmüşken dünya
ki tarih derslerinde savaşlar anlatılırken gururla!
silah ve kurşuna prim verirken emperyal kitaplar ! bilerek,inatla
güvenli parmaklarını emen ceninlere yeni silahlar üreten düzene diklenen!
ayakkabılarını sıkı bağlamış, yaşlı çınarlar gibi mağrur ve gururlu
dut ağaçlarının sararan yapraklarına aldırmadan koşan
çam ormanlarının her mevsim yeşilini gözlerinde umudun rengine boyamış
kuracağız dediği düzeni kardeşinin elini sım sıkı tuttuğunda
ve bir türküyü ardından gelen rüzgara yaprak sesi yapan!
düşen, kalkan, koşan ! sarı,siyah, esmer!
kara gözlü, mavi gözlü, toprak rengi !
zeytin ağaçlarıyla yaşıt, tay gibi toynaklarıyla iz bırakan
çeşme başında bir köylü kızının testisine dolan masumlukla
çiçekli fistanın altında dikleşen körpe memelerin
yeniden bebeklerin dudaklarıyla buluşacağı bir dünyayı!
sevgililerin kasıklarına dolduracak umudu avuçlarında taşıyan
çocuklar görüyorum ! çocuklar, gökyüzünde yıldız gibi ışıyan
gökkuşağı altından geçerken dokuz renk bir dünyanın
kağnı sırtında bedeli ödenmiş geleceğe el veren analar
topraklarına asit yağdıran bulutlara şemsiye saçlarıyla
tırnak diplerinde birikmiş çamurla yoğurdukları hamurun
kara gözlerinden dökülen yaşlarla mayalandığını bilerek!
kerpiç damların saman kadar narin bedenlere tutsak
yıkılmaz bir yapı olduğunu ve tezekle ısınan parmakların
işte o çocuklara sunduğu merhametin gücüne eş
damarına kan, beynine düşünce aşıladığını bilen!
pirinç lapasında et aramayan kaşıkların gururuyla açlığını gizleyen
çocuklar görüyorum ! çocuklar, gözlerinde sabrı, asaleti gizleyen
gördüğüm başka bir şey daha var
uzun kirpikleriyle öptüğüm kadın!
yaşamın bana koyduğu postaya restini çekmiş
bir dirhem etle iskeletimi sarmalayan acılara ilaç
göğüs kafesimde sakladığım, sevdiğim kadın
elleri yumuşacık, sıcak ve narin parmakları
dudağında beni sevmenin kanamışlığı
gözlerinde kavuşamamanın umutsuzluğu
dikenli bakışlarıyla karşımda duruyor esmer teni
ve geri durmuşluğumun tek hatırası, kumral bir saç teli!
öyle bakma bana ! ne olur,üşürüm!
üşürüm gözlerindeki ayazda ! düşerim!
düşerim kirpiklerinde birikmiş tek damla yaşta
saçlarım ve sakalım eskisi gibi siyah değil
asılı kalırsın şakağımdaki meşakkatli beyazda
çocuklar görüyorum ! sevdiğim kadın birde!
İkisinin de ben olduğu pas tutmuş mengenede yüreğim
mum bitti, yanmadı tersine ! eriyorum. kara bir fitil gövdesinde
Açıklama:
Sedefkâr: Sedefçi, sedef işleyen usta
Nurani : Işıklı, nurlu
Harabi : Meyhaneye giden, âlemci