11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2149
Okunma

kendi tanıklığını süren ömrün
mor atlaslı haritasında yol alırdın
iki göz arası geçilen zaman kadardı yalnızlığın
geçtikçe ağladın
söz kapısında bekleyen yoksul nefsin
çaldıkça hecesinden
ve teninden
geriye kalan sadece hevesin
elleşme
…biterse bitsin
değil mi ki zerre-i miskâl kadar hislerin
silme
…cana vuran şems’in gözünden gördüm ben aşk’ı
umuttur aşk nasıl olsa
unutur gideni
şimdi günbatımını uğurlarken
zalim bir melek
kemerinde yazılı kederi geçirir kanatlarına
bundan böyle kalbin kim bilir hangi uzak köşesinde
ayrılığı yaşayacak sessizce
iç sesine yağan yağmur güzelliğinde
iki kişilik bir cehennem
tek kişilik bir günahı sırtlanmış dolanıp durur
ay karanlıkta tanrı kulunda baht yalanda
ayaklar altında
emel girdabında uyanınca cinnet
amel defterinde yazılana nispet
zaman anlamazken hisleri
geri almak istediğidir benden
dokunma
…içim de bitenleri kim anlayacak
tıpkı mum gibi
söndürme
…bittiğini unut yaktığını unutma
tekrarlanmaz aşk nasıl olsa
bağışlatır ihaneti
şimdi günbatımına kavuşurken
zalim bir melek
kırık kanatlarında yazılı kaderi geçirir gözyaşlarına
bundan böyle benim kim bilir hangi uzak köşemde
bensizliği yaşayacak sessizce
iç sesime yağan yağmur güzelliğinde…