5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1105
Okunma
demiştim daha önce yazar sana
anlamsız öykülerin sancılarıyla geliyorum
kıvrana kıvrana
coğrafyalardan kovuluyorum ilkin
bilinmez iklimlerin dönüm noktaları oluyorum ara sıra
dedim ya
savaşlardan kalma ezik yaralarımla geliyorum sana
anla beni
yorulmuşluğum ve yoğrulmuşluğum hatrına
semanın mavisi gözümün mili aşkına
kaç deniz milinden bu yana savruluyorum sana
kaç istifham dolaşıyor dizelerimde
ki boş ver sen gül
hesaplar döner yeniden yedi kere yerin dibine
karışmışlığım rüzgârın acizliğine
topyalamadığı gibi her esişinde dağıtıyor
her yükselişinde şahit tepelerle
şahit olmadığım acılardan söz ediyor
neyi biliyorum ki ben ölü yazar
ölmüşlüğüm ve öldürülmüşlüğüm dışında
ayağıma dolaşan felaketlerden her yazdığın öyküden
sonra köşebaşına diktiğin
duvarlara şiir yazdırdığın kişilerden
bilirim elbet
mesela sen giderken
eşik yürümüştü ardından
oturduğun sandalye hala sallanıyordu
ve gıcırtısı beynimin zarını delerken
çığlık çığlığa bir serçe kanat çırpıyordu
ölüyordu
yazar bugünlerde her şey ölüyor
şiirler
ben
küstüm otuna benzeyen hayat
yeni süslenmiş erik ağacı
veya tarlaya ekilmiş ekinlerim ölüyor
şu sıra
hasat diye ben toplanıyorum tarlada
kalan saplarımın üstüne ateş yakılıyor
yeniden bitmeyeyim diye
halbuki bitiyorum yazar
santim santim sancılarımla eriyorum
ah rüzgâr
eli kırılasıca rüzgâr
karışmışlığım zaten ondan
sırf bu durumdan yok olmam bile enkaz
sırf bu durumdan bile olamamam
sadece senin yaşıyor olmandan
ölü yazar artık git başımdan...
z&y
5.0
100% (1)