2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1739
Okunma
Geldi mi şiire böyle girer eylül
Güneş solgun resimler çizerek gizlenir
parkların tenhalığına
Bir güz ağacından acılı
Son yaprak da yere düşer
Kuşlar pencerelere
İnsanlar evlere alışır
Titreyen söğüt ağaçlarında
İnce yağmur haberleri
Sokaklarda akşamın kederi
Yalnızlığa ve yalınlığa alışarak
Suları akmayan çeşmelere konar
Artık yaşanacak ne var
İçimizin derin denizleri kadar mahzun
Bir gülün açılıp solmalarına
hayret edemeden
Sular sararır ve yüzümüzde
Acılı zamanlara özgü
Buruk bir kedere dönüşür ırmaklar
Şimdi serindir serviler ve göçmen kuşları
Umdum ve bekledim diyerek
Çekilirler gövdelerinin derin mağaralarına
Peşinden koştuğumuz güneşin gölgeleri
Bir tebessüm olsun sunamadan alnımıza
Sayfalarında bilgelik dersleri
Uzun yağmurlara dönüşüp
Bu şehri ve bizi terk edip gider
Sakıncalı bir türküydü
Baharın dudağındaki ses koku ve renk
Gönlümüzde geç kalmanın telaşı
Bir masalı vardı kaderin
İşte şimdi anladım dağların sabrını
Peşimizde ince uzun yağmurlar
Dudağında melâl türküleri
Mustafa ÖZÇELİK