33
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2348
Okunma

Bir senin gidişin bıraktı günleri böyle dağınık
Bir de kentleri ıslak
Şimdi kaldır başını ve gökyüzüne bak
Geçiyor mu turnalar çığlıklanarak ...
incir çekirdeğine sığar mı hayat
sığdırdık işte
ya dışarıda kalan aşkın günahı ne
çekme ellerini yüreğimden
üşür yüreğim bozkırın yozluğunda
ve ay kaçar gökyüzünden
ve bir daha konuk olmaz bu sevda
ucu yanık mektuplara
ve sen şimdi
gelmiş demektesin ki
“gidiyorum ben…”
çıkmaz mı anlamından zaman
kuşanmaz mı bu kent tüm kara elbiselerini
ve gidip gelip uzaklara
haykırmaz mı yüreğindeki korkuları çığlık çığlığa
dilinde kekeme bir türkü
ellerinde kalmış aklının kördüğümü
bir jilet kesiği ki kanatır hep içini
tamam gelme
ama gitme de…
gidersen her öfkemle büyüyeceksin içimde
gölgeme sığınamam o zaman
dirilir mi gözyaşımdaki acı
düşürme beni imdat ateşlerine
üstümüzde leke duruşlu bir sevda
nasıl da kirlettik ellerimizi
avuçların saklamaz oldu yüzümü
utanıyorum…
demir soğukluğu düşmüş dudak kıvrımlarına
“son kez “ diyorsun
öpüyorsun…
üşüyorum !
oysa nasıl masumduk
bir fahişenin düşüne düşesiye çocuktuk
besmelesiz geçmezdi hiç yüzün yüzümden
esmerleşiyorsun gittikçe gecenin gözlerinde
seni içimdeki tecride bırakıyorum
bir intihar geçiyor tespih tanelerinden
artık ölüme doğmak istiyorum…
ve şimdi sen gidiyorsun
toprak yüzlü bir sevda bana gülümsüyor
aldırmadan içimdeki soykırıma
ve seni kurban ediyorum kesilmemiş adaklarıma...
sevgi kaya