2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1894
Okunma

gecikmiş olmanın telaşıyla
kapı eşiğinden göz kırpan hayat gibi
keşke
kıyısından da, köşesinden de
geçmişe dönmenin bir yolu olsa
ben
en güzel seninle üşümeliyim
taşları suyun üstünde sektirmeliyim
akvaryumdaki minik bir süsü balığını sevmeliyim
kuşları kıskanmalıyım
dört mevsimi de görmeliyim
mavi bir yengece taş atmalıyım
bir sokak köpeğinin yanından geçerken
korkunç gözleriyle ısırılma korkusu da yaşamalıyım
ve gözlerimin açık gitmemesi için
en güzel
seni seviyorum’u sana diyebilmeliyim
yağmurda dolaşırken
ağlarken
gülerken
iki kişilik otobüs bileti alırken
iki çay
iki simit yerken
bir çatal, bir kaşık gibi ıslanırken
ellerimi iki yana açıp
en güzel sana sarılmalıyım ki
hiçbir cümle seni anlatmamalı bana
en güzel sevişmelerimi seninle yapmalıyım
bağırırken
dalgalara
uçurumlara
yıldızlara
tüylerim diken diken olmalı
en güzel yürümelerimi
el ele tutuşmalarımı
hüzün; sadece bir neden olmalı, sarılmalarda
bir deniz kıyısı yamacında da
iklimler sertleşirken
sıra dağ gizlenmelerimde de
küt küt atmalı sokaklarda yüreğim
ödüm kopmamalı seni kaybetmekten
’en güzel kişi yüreğini gördüğündür’
derler
demekki gözümden bir şeyler kaçırmışım
erimeye hasret buzdağların kalıcı hüznü
sokak girişi,
irtibat bürosu
hedik kalabalığı gibi
içimde
kâğıt gemicilerin olmayan zalimliğinin kabalığı
bense
geride kalmış
eskimiş ama kokmamış bir kalbin ılığı
bilirim her sevgi eksik bir sevgidir
tüfeği omuzundan kayıpta düşen
çocuk askerlerden kalma
kurumuş eski bir nehrede çıksa
yanlış verilmiş bir adresten olma
-sahi,şimdi aşklar çok mu kısa?-
gölgeli bakışınla yüreğim işgal altında
oysa
çocuksu çocuksu
nede ağlatırdı beni
geçmişe dönemememin yenilgisi
’iyiler cennete gider oğlum’derken annem
zira
ben tek bir roman okusam
içinde sen olan
bir kokun
bir bakışın, bir kelimenle
bölünüp
koruk ekşisi tadında yalnız kalmış
yaralı ve yanlı bir kum tanesi
olduğumu ah bir bilsen
ama
bir ayrılığı yakınlaştırır mı bilmem
güzel bir avcı tarafından vurulmuş
ceylan karanlığına
mazi masallarım düşse de
küflerimi
külümden yaratan
en çok bana benzerdi
havale ettiğim sayfalar tarafından
saklanan sırrın
oysa ben
en iyi sevmeleri biz biliriz
tarihinden gelmiştim
benzerdik birbirimize
kelebek cesetlerine kiracıyken gönlüm
her gece uyanırdım bu yenilgiyle
odam kan kırmızı
duvarlar,
üstüme gelen freni patlamış kamyon
yatağım,
bıçaklanmış yaralı kanı
dışarıda bir ay
kedi köpeğin düşürdüğü çöp teneke sesi
beri dur
zonklayan şakağımdaki
tik-tak
bir cesetle tartışırmışım sabaha dek
düşünmek seni böyle
yenik
yapayalnız
mecalsiz
sevgisizliğine borçlu olduğum sensizliğim
temsil edilme hakkım
yankım
’iki el arası gençliğim’nerdesin
ne zormuş başından kaybetmek seni
eski adana garajı dilencisi de
ayakkabı boyacısı da
uzun bir yolculuğa çıkmış
sivilceli genç bir kızda
yerlere tüküreni de
sevdiğine kavuşurken
şalvarından taşan
koca kalçalı, koca memeli
caynak’lı
nusayri şiveli- kavruk, esmer
hafifte biraz yalancı
bir falcının elindeki fincanda
hep sendin çıkan
madem içinde ölüm var
madem kaçılamıyor ölümden
hiç değilse mutlu ölmeli insan
artık benim anlatacak öyküm kalmadı
çünkü
aradığım son sözü bulmuş gibi
bozmadan büyüyü
sevdalı bir adama yakışır gibi
ben
arık sevmek istiyorum...
kenan can yoldaşlar
5.0
100% (1)