Nadide bir gül bahçesi

boynunda nefesimi gezdirip
sana yaklaştığım an
kendini iyice köşeye sıkışmış bulacaksın,
elim saçında
yakalayıp seni
boynunu çekecek dudaklarıma doğru
ve öpeceğim usulca.
tüm bedenim sana dokunurken sen titreyeceksin
sana sarılıp
tüm sıcaklığını içime almaya başladığımı farkettiğinde
ruhlarımız bedenlerimizden azede olacak,
onlar odanın içinde dans ederken
biz çırılçıplak ,
ateşi ile yanacağız şehvetin...
dokunuşlarım tüm bedeninde gezinirken,
küçük buseler takip edecek onları,
sen sırt üstü kıvrılırken
ben bedenini kutsayacağım ter damlalarımla
her bir ter damlası düşerken bedenimden bedenine
yağmur altında kalmış bir çiçek gibi açacaksın ruhunu bana,
üzerimizdeki ipekten çarşaf raks etmeye başlayacak çılgınca...
ben kaşif olup bedeninin her bir yerini keşfe çıkarken
senin sesin eşlik edecek deniz kızlarının dingin bir türküsü gibi inleyerek
yavaşça ineceğim
en yukarıdan en aşağıya,
bakacağım gözlerinin içine
ayaklarının altında
senin bir kölen
senin bir efendin olmuşken
sen dalacaksın gözlerime,
beni kendine doğru çekeceksin
dudaklarımı dukalarınla mühürleyip
bir kısrak ata biner gibi
yelesinden çekip onu yola getirir gibi
beni indireceksin tutku ateşinin ortasına,
hiç durmadan,
hiç nefes almadan,
zamandan,
uzaydan,
mekandan azade olup
bedeninle sarmalayacaksın beni kucağımda,
kolların bir kor alev yakarken beni
bacakların dolanacak
kentlenmiş bir çift halat gibi her bir yanıma
okyanusa akan bir deli ırmak
bir çoşkun nehir gibi dalacağım giz bahçene,
renk renk tomurcuk açacaksın o anda,
başın göğe yükselmiş
ruhun en nihayetinde kendini ruhuma teslim etmiş,
ve sen,
sen dudaklarında o arsız o hınzır tebessüm ile
iniltilerden sesleneceksin, ak içime...
saatlerce sürecek,
bir fısıltıki dinmeyecek,
bir çoşku ki sönmeyecek,
ve sen benim olacaksın, ben de senin
yazgımızı biz biliriz birtek,
yanlızca biz çözeriz dizginlerimizi,
ve biz dizginlerimizden boşalmış gibi tutku suyunu beraber içeceğiz
sen ve ben, bir bütün olup, bir daha çözülmeyeceğiz

08/12/2008
İbrahim Gümüş / Balat