0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
10
Okunma
Nihal, bir gül oldu açtı avucumda,
Adın, dilimde gizli bir duâ.
Bu yol, sana varan bir yol değil,
Belki bana varan bir yoldur,
Kendimde, kendimi aştığım yerde…
Bak, yüzyıllar öteden sesler gelir:
Romeo ile Juliet kanla yazılmış bir keder.
Tristan ile İsolde içilen bir aşk iksiri, ölüme bile zehir.
Dante’nin Beatrice’i cennete uzanan bir seyr ü sefer.
Abélard ile Héloïse bedende kalan yara, ruhta yanan mektup.
Orpheus, geri dönüp bakınca yitirdiği Eurydike’i…
Pyramus ile Thisbe duvardaki çatlak, kaderin ipliği.
Hepsi bir suret, bir gölge, bir işaret…
Aşkın hakikati, bedende değil, özde saklı.
Nihal, sen bir isim değilsin artık,
Bir nişan oldun yüreğime.
Seni aramak, kendimi aramak;
Seni sevmek, Hak’ta yok olmak…
Bu gül, avuç içimde solsa da,
Kokusu kalır tâ içimde.
Sen gittikçe yol alırım ben
Kendi derunuma, kendi sırrıma.
Nihal, bir bahane, aşk ise sebep:
Varış noktası “O” dur, özüme yönelen her adımda…