0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
11
Okunma
Ben biraz geç kalmış bir kalbim,
her şeye.
Sabahlar benden önce uyanıyor,
geceler benden sonra sönüyor.
Arada kalıyorum;
ne tam susabiliyorum
ne de anlatacak kadar cesurum.
Üstüm başım kırgınlık,
ceplerim yarım bırakılmış cümle.
Bir yerlere tutunmuş gibiyim
ama tutunduğum her şey
benden biraz daha yorgun.
İçimde ekinler var,
hasadı unutulmuş,
yağmuru küsmüş.
Kuşlar bile konmuyor artık
düşüncelerime.
Çekirgeler geçmiş sanki içimden,
ne umut kalmış
ne yeşermeye cesaret eden bir hayal.
Ortadayım.
Ne gidecek kadar kötüyüm
ne kalacak kadar güçlü.
Bir sandalyenin ucunda oturur gibi
hayata ilişmişim,
her an kalkacakmışım gibi
ama nereye gideceğimi bilmeden.
Kalbim başka bir saate ayarlı,
benim zamanım ona yetmiyor.
O hızlı çarpıyor,
ben yavaş yıkılıyorum.
Bazen susuyor kalbim,
benden utanır gibi.
Bazen de öyle bağırıyor ki
duymamak için
kendimi sağır ediyorum.
Yoruldum.
Aynı yerden kırılmaktan,
aynı soruyu farklı gecelerde
kendime sormaktan:
“Eksik olan ben miyim,
yoksa bana hiç tamamlanacak bir hayat
verilmedi mi?”
Birileri güçlü olduğumu sanıyor.
Bilseler…
Güç dediğin şey bazen
kimseye yük olmamaktır sadece.
Gülümsemek değil,
çökmemek değil;
kimseyi kendine şahit tutmamaktır.
İçimde bir sessizlik var,
inatçı.
Ne dualar bozabiliyor
ne kalabalıklar.
Bir çocuk gibi oturmuş içime,
konuşmuyor,
ama gözlerini de benden ayırmıyor.
Bazı geceler
kendime geç kalıyorum.
Kapımı çalıyorum
ama açan olmuyor.
Işık yanıyor içimde
ama kimse evde değil.
Ben anlatmadıkça
anlaşılmadım.
Anlatınca da
yarım kaldım.
Demek ki bazı insanlar
hikâyesini içine gömmek için
yaşıyor.
Ve hâlâ buradayım.
Kırık,
yorgun,
ama gitmemiş.
Çünkü bazı sessizlikler vardır,
insanı hayatta tutar.
Kimsenin dokunamadığı,
kimsenin kirletemediği
o inatçı sessizlik…
İşte ben
orada duruyorum.
Kadir TURGUT