1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
47
Okunma
Birini kaybetmemek için
kendimden eksilte eksilte sevdim.
Sesim fazla gelmesin diye sustum,
gülüşüm gözüne batmasın diye yarım kaldı.
İçimde kopan fırtınaları
“önemsiz” diye katlayıp
kalbimin en karanlık yerine sakladım.
Beni ben yapan ne varsa
bir bir bıraktım yol kenarına.
Hayallerim, korkularım,
kırıldığım anlar…
Hepsini “sonra konuşuruz” diye
erteledim.
Ama sonra hiç gelmedi.
Sen gitme diye
ben gittim.
Kendimden.
Aynaya baktığımda
gözlerim hâlâ bendeydi
ama içimde kimse yoktu.
Bir beden duruyordu karşımda
ruhu terk edilmiş.
Birini tutamazsın
kendini feda ederek.
Sevgi bu değil.
Bu, yavaş yavaş yok olmak.
Bu, “beni seç” diye
kendinden vazgeçmek.
Ne acı biliyor musun?
Ben seni kaybetmekten korkarken
sen beni kaybettiğinin farkında bile değildin.
Çünkü ben çoktan
kendimi kaybetmiştim.
İnsan bazen
birini kaybetmemek için
o kadar küçülür ki
sonunda kaybolur.
Ve kimse fark etmez.
Ama insan kendini kaybetti mi
dünya hâlâ dönüyor,
zaman hâlâ akıyor
ve en ağır yük
içinde taşıdığın
o sessiz çığlık oluyor.
Şimdi anlıyorum:
Birini kaybetmemek uğruna
kendini kaybedersen
zaten en değerlisini
başta kaybetmiş oluyorsun.
Ben seni tutarken
kendimi düşürdüm.
Ve bazı düşüşler
ayağa kalkarak değil,
uyanarak biter.
5.0
100% (2)