0
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
51
Okunma
Gece,
ciğerlerime çöken kara bir örtü gibi.
Nefes alıyorum sanıyorum
ama hava bana uğramıyor.
Kalbim,
bir kapıya sürekli vurup
kimseye açtıramayan bir çocuk.
Uyku…
adı var, kendisi yok.
Gözlerimi kapatınca
yarınlar sıraya diziliyor,
hepsi benden bir karar istiyor.
Ben susuyorum.
Ter, alnımdan değil
ruhumdan akıyor.
Kabuslarım var—
bağırmıyorlar,
fısıldıyorlar.
İnsanı en çok
sessiz korkular boğar zaten.
Ruhum bedenimde daralıyor,
bir odada fazla eşya gibi.
Çıkmak istiyor,
ama ölüm deyince
içimdeki çocuk
eteklerime sarılıyor:
“Gitme.”
Ben bıkmışım,
ama vazgeçmiş değilim.
Her şeyi boş vermek istiyorum
çünkü her şeyi
fazla ciddiye aldım.
Hayat,
avuçlarımda kırılacak bir cam gibi—
tutsam kesiyor,
bıraksam düşüyor.
Kararsızlık,
adımı biliyor benim.
İki ihtimal arasında
asılı kalmış bir saatim,
ne ileri gidiyor
ne zamanı öldürüyor.
Mutsuzluğum
yüksek sesli değil;
ince, uzun,
geçmeyen bir sızı.
Gelecek uzaktan bakıyor bana,
ben ona—
ikimiz de ürkek.
Ve yine de buradayım.
Korkuyorum, evet.
Ama korkmak,
yaşamakla akraba bir şey.
Ruhum çıkmak istiyor belki,
ama kalbim hâlâ
ışığı arıyor karanlıkta.
Belki bu dar vakit geçer.
Belki geçmez.
Ama bil ki
bu kadar hissetmek
bir zayıflık değil—
bu, hayata fazla canlı
dokunmanın bedeli.
5.0
100% (3)