3
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
134
Okunma
Bazı herkesten hatta kendinden bile çok uzağa
diz çökmüş kıyısında sırrın
yol gümüş tepside sunulduğunda
suyun debisine teslim kum
aldanış
unutuş
boyveren zakkum
rüzgar durdu bir zaman
kendi sesinden dinledi kendini
dağılıp saçlarında uçuştu hevesleri
yolculadı kimi biliyorsa tanıdık
yol gümüş tepside sunulduğunda
ay parlak geceyi kana boyar öfkesi
uzakta bir ateş
dağın soluğu soğuk
sen de orada mıydın?
gördün mü?
koydum göğüs cebime dimdik iki siyah hercai
bir adım bir adım
yola dedim ki
bir adım olmalı benim
ey yolcu sen sensin ada ne hacet
dört yanı deniz gümüşî his
ciğerlerinde sönme
değilse sis
öte geçe
sus pus
ey yolcu ad sensin adın sen
durdum
bir ağaç
dallar salkım saçak yeşilimtırak
seni astım bir dala
gözlerini bir dala
göğüs cebimde bir boşluk
köksüz
yol uzun - ara
nefesinde bir sıcaklık
dağın ardı büyü
büyünün sese değen gece saati
kalbim
tuhaf bir ritimde tik tak
saat yönünde dönüyor
sebepli her soru
bir cevap arayış
çok zaman bu devri daim ile
o rüzgârı yeniden hissetmek
mor daağların başucunda ateş
rengi güneşin suları
bir sen bir ben