18
Yorum
62
Beğeni
0,0
Puan
2358
Okunma
sen
donuk ifaden
burada yokmuş tavrın
bir bahçeden geçiyoruz
uzun boylu birçok ağacın gölgesi vuruyor bize
uzanıp üzülüyorum meyvesiz ağaçlara
Islak çimlerin umursamaz tavrı da cabası
ev göründü seviniyorum
sen betonarme serinliğinde sakin elini öne uzatıp
geç diyorsun
ben her şeyden geçip doğmayan çocuklar görüyorum avluda
toz toprak ve ellerinde emzik
uzun kirpikli iri gözlü karanlık renginde
bölündükçe bölünüyor sayılar
geçilmesi gereken bütün koridorlar
çıkılması gereken bütün merdivenler
geçerken tökezliyorum
eskimiş ayak izleri yapışıyor gözlerime
rengi değişiyor yüzümün
penceresinde satılıktır yazan bu ev
hafif bir rutubet kokusu
bütün alameti farikası denizden gelen esinti ile birlikte orada
odanın orta yerinde geçmişe yolculuk
geçmiş gerçekten geçmiş miydi
insan umuyor, güzel şeyler olacak
geçmeyen yaralarımızı
geçmeyen ümitlerimizi
geçmeyen sevgimizi
geçmeyen kusurlarımızı
sonra satıp ikinci elciye
burada bu odanın ortasında
evin hüzün kokan havasına biraz elem katıvermek
duvarlara ve tavana yapışan insan sesleri
teker teker susuyor
uzunca bir bir nefes çekip tütün kokusu
biz... bir duraksama
biz hiç kötü alışkanlık edinmedik birbirimizi öldürmekten başka
dedim duyulmadı
sonra bu dar sokağı
sağa dönüp gene caddeye koşuyoruz
karşıda deniz alabildiğini ince bir sızı
bende görünenin aksine her şey yerli yerine dönmüş dingin
sade yorgun akşamlar
metronun köprüden geçişi
tiz vapur sesleri martı çığlığı
üstünü örtüyor öfkenin kırılmışlığın
şimdi kim duyar sesimi söylesene İstanbul