0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
48
Okunma
Yaşam…
Ezelden üflenen nefes,
insanın alnına yazılmış en büyük emanet.
Sabahın ilk ışığı
göz kapaklarına değdiğinde
Hak, seni yeniden çağırır hayata;
“Uyan” der görünmez ses,
“bugün de sana emanet.”
Nefesin— ruha dokunan sır,
içinde saklı binlerce âyet.
Renkler açılır,
sesler çoğalır,
her koku hatırayı,
her tat yolculuğu fısıldar.
Ve dünya,
sen farkında olsan da olmasan da
her sabah yeniden kurulur.
Yağmur iner gökten,
her damla dua,
her tıpırtı teslimiyet…
Cama vuran yağmur
kendi içinden kopup gelen
eski hikâyeyi anlatır sana.
Bir bardak çayın buğusu
içindeki sükûtu göğe yükseltir.
Ayakların yürür,
ellerin bağcık çözer, bağlar;
saçına tarak değdiğinde bile
hayat,
sıradanlığın arkasında saklanan
mucizesini gösterir.
Sevdiğin işi yapmak
ve yaptığını sevmek— kainatın ritmine karışmak gibidir; kul, emeğiyle dua eder,
kalbiyle mühürler yaptığı her şeyi.
Sor şimdi kendine:
Bundan güzel ne var?
Ben derim ki yok.
Çünkü hayat
ışıkla gölgenin
aynı anda yürüdüğü uzun yoldur;
iyisi gelir öğretir,
kötüsü gelir terbiye eder.
İkisinin de adı nimettir
farkına varan için.
Ve insan,
“Şükürler olsun” dediği an
yüreğinin kilidini açar;
dünya hafifler,
ömür genişler.
Elindekinin kıymetini bil,
sana verileni gör,
mutluluğu küçük anların içinden çıkar
ve şükret.
Yaşam,
ancak şükredenin kalbinde
hakiki yüzünü gösteren
ilahi sırdır.
Rifat KAYA
5.0
100% (2)