2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
69
Okunma
Ve bil ki…
Hayatta nice güzellikler vardır;
Hepsi Hakk’ın gizli isimlerinden rayiha,
ruha düşen örs, kalbi yoğuran nefes.
Bir ses çağırır seni—dışarıdan değil, içindeki derûn menzilinden.
O sese hürmeten eğilir başın,
şükür, tespih taneleri gibi dökülür gönlünden.
Sabah olur…
Güneş doğarken semâyı yaran o ince çizgi
sanki ruhun kendine dönüş yoludur.
Akşam olur…
Kızıllık, günün alnına çekilmiş ilahi mühür gibi
kalbe sükût döker.
Kuş sesleri—seher vaktinin ezelden gelen zikrini taşır.
Yağmur iner…
Her damlada toprak, “Ol” emrini yeniden duyar;
koku yükselir, sır açılır, gönül uyanır.
Melodi akar…
Sanki arşı dolaşmış, geri dönüp yüreğine konmuştur.
Dostun “günaydın”ı
Hakk’ın küçük ihsanı olur şafakta.
Ev çay kokusuyla ısınır;
bereket, görünmez derviş gibi sofraya misafir olur.
Su sesi, yağmur sesi—her biri kalbin derin kuyusuna düşen birer nur damlasıdır.
Toprakta, kumda çıplak ayakla yürümek
insanın kendi aslına bastığı andır.
Sevmek,
iyilik etmek,
şükretmek…
Bunlar, insana emanet edilen ilahi üç kapıdır;
kim açarsa, kendine varır.
Mutluluk, huzur, sağlık…
hepsi içimizdedir;
biz sadece perdeyi aralarız.
Evin nefesi, kitabın sayfası,
şiirin göğe yükselen dumanı,
müziğin içte yankılanan zamanı…
Hepsi ömrün bize armağan edilmiş sır taşlarıdır.
Mutlu olalım, mutlu yaşayalım, mutlu kalalım;
zira ömür—Hakk’ın avucumuzda bıraktığı solukluk emanettir.
Ve onu idrak edenler,
dünyanın gürültüsünden sıyrılıp
gerçeğin kapısına varanlardır.
Rifat KAYA
5.0
100% (4)