3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
94
Okunma

Bu sarı, bu kirli aydınlıkta,
Sıvası dökülmüş bir ömür gibi oturuyorum.
Tavandan sızan su değil,
Zamanın pas tutmuş o ince bilekleri...
Bir koridor ki; ucu sana çıkmayan,
Ama her taşı sen kokan, rutubetli bir yangın yeri.
Ceketimin içine sakladığım o eski titreme,
Dışarısı soğuk, dışarısı dilsiz, dışarısı lal.
Taşların soğuğuna yaslayıp yorgun sırtımı,
Gözlerimin en tenha çukurunda seni bekliyorum.
Hani gelmeyeceksin ya,
İşte en çok o zaman güzelleşiyor bu bekleyiş.
Şimdi kalkıp gitsem,
Bütün şehirler yüzüme kapanacak, biliyorum.
Adının harfleri düşüyor tuğlaların arasından yere,
Toplasam, yine ayrılık edecek.
Oturup kalsam;
Ah, sesin sızıyor çatlaklardan... ben azalıyorum.
5.0
100% (3)