3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
120
Okunma
Güneş daha yüzünü yıkamadan
Gece, sokağın kaldırım taşlarında bir serinlik unuttu,
ben de uykumun kenarında
sana ayırdığım o küçük boşluğu.
Hadi…
sabahın yumuşak yerinden tutup çek beni.
Kırılgan bir fincanda ılık umut gibi olsun sözlerin,
dökülmesin diye iki elle taşıyayım.
Güzel şeylerden bahset bana…
Mesela, bir çocuğun annesine doğru koşarken
kollarında çiçekmiş gibi açılan sevinçten.
Yırtık bir defterin arasında
kokusunu kaybetmeyen o eski karanfil inadından.
Pencereye konup kalkmayan
askıntı bir kuşun sadakatinden.
Uzak bir semtte, kimsenin bilmediği bir evde
çay demleyen birinin sessiz iyiliğinden.
Ben bazen, içimi kapatan o karanlık dolabı açamıyorum,
içindeki gürültü her şeyi bastırıyor.
Sen gel, bir anahtar gibi dokun omzuma;
kırılgan yerlerim boyun eğsin.
Hadi sabah sabah…
Yorgun ruhuma küçük bir masa kur,
üzerine bir iki kırıntı neşe koy,
bir de taze kaygısızlık serp.
Ve ben,
bütün kötülüklerin içinden sıyrılıp
sana bakayım bir an...
5.0
100% (4)