0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
45
Okunma
Canım acıyor mu?
Soruyorsun ya hani…
Acı öyle bir şey ki sevgili,
bazen tenimde değil,
bazen sesimde değil,
bazen baktığım hiçbir yerde değil…
ama içimde
hiç gitmediği bir köşe var,
orada büyüyor sessizce.
Ben geçirdiğimi sandım.
Oysa acı geçmez;
yolu öğrenir,
içeride nasıl yürüyeceğini bilir,
sadece göze görünmez olur.
Ben de buna “alıştım” dedim işte.
Kendimi kandırmanın en zararsız yolu buydu.
Bir zamanlar kalbine sığındığım o yer,
şimdi en çok üşüdüğüm yerdir.
Elini çektiğin gün değil sevgili,
sesini benden geri aldığın gün
ben küçüldüm.
Sana söyleyemediğim cümleler var hâlâ;
konuşsam ağlayacak,
susarsam çoğalacak kelimeler…
Ben ikisini de beceremedim.
Büyüyemedim gidişinin boyuna,
küçülemedim kalbimin içine.
Ben seni unutmayı hiç öğrenemedim;
çünkü sen bende bittiğin yerde
bir türlü kapanmayan bir “başlangıçtın”.
Acının ustası oldum,
sensizliğin çırağı.
Gülmeyi öğrendim belki,
ama mutluluğu değil.
Sormadım sana hiç,
nasıl bu kadar çabuk alıştın yokluğuma diye.
Sormadım, çünkü cevabın beni öldüreceğini biliyordum.
Sessiz kalmak, bazı gerçekleri duymamaktan daha kolaydır.
Ben kolay olanı seçtim,
zaten zor olan hep senin yolundaydı.
Kendime yalanlar söyledim.
İnanmak için değil,
ayakta kalmak için.
Yıldızlara baka baka büyüttüm umutlarımı,
ama sabah oldu mu hepsi söndü.
Ben de söndüm biraz.
Senden geriye kalan ne varsa,
bir akşamüstü gibi çöktü omuzlarıma.
Ne taze bir acıydın sen,
ne de eskimeye niyeti olan bir hatıra.
Sadece duruyordun…
Geçemediğim, geçmeyi de istemediğim bir çizgi gibi.
Sen gittiğinde ben kalmadım.
Biliyorsun değil mi?
İnsan sevdiğinden geriye
“kendini” bırakamıyor bazen.
Ben de bıraktım seni sana,
kalan her şeyi içimde taşıyarak.
Kıskançlığımın gölgesinde büyüyen o koca sessizlik var ya,
işte o beni senden çok benden uzaklaştırdı.
Kalbindeki yerimi değil,
senin kalbine inancımı kaybettim.
En çok da buna kızdım.
Şimdi aramıza kaç şehir, kaç insan, kaç ihtimal girdi bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var;
seninle yaşadığım bütün doğrular,
sensiz kaldığım bütün yanlışlara dönüştü.
Hayat bu ya,
bazen en büyük yenilgi
“yanlış bir insanı doğru sevmek”miş meğer.
Şimdi bende kalan tek gerçek sensizlik.
Ama merak etme,
taşımayı öğrendim onu.
Ağırlığına değil,
varlığına alıştım.
Yokluğunu incitmeden taşımayı da…
İnsan acısını kırarsa daha çok kanar çünkü.
Biliyor musun sevgili,
umut en çok öldüren şeymiş.
Ben senden sonra bunu öğrendim.
Bir gün bitecek sandım her şeyi;
meğer zaman acıyı bitirmezmiş,
insanı buna razı edermiş.
Yalnızlığımla arkadaş oldum.
Konuşmayan bir dosttur o,
ama beni hiç terk etmedi.
Sende kaybolduğum yerden
kendime dönmeyi öğreniyorum şimdi.
Zamanın cimriliğine rağmen
yavaş yavaş…
Bir gün yine gülerim elbet.
Belki daha eksik,
belki daha temkinli,
belki de daha suskun.
Ama gülerim.
Çünkü hayat kimsenin yıkık yerinde durmuyor sevgili.
Ben de durmayacağım.
Ve son sözüm sana:
Sen belki gitmeyi zafer sandın,
ama ben kalmayı cesaret bildim.
Korktuğun kadar yürüdün,
ben ise acıdığın kadar sevdim seni.
İkimiz de farklı yerlerde kaybettik bu oyunu.
Acıyor mu hâlâ?
Evet…
Geçmedi.
Ama alıştım sadece.
Kadir TURGUT