4
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
317
Okunma
ara sıra kaçışlarım oldu, sonra dönüşlerim, hiç gitmediğim yerlerden..susarak, susayarak sana/
sadece sana..
sen,
çocuk parkları sessizliğinde,
kendi dışından,içine karışırken
masum.
sanki uzun zaman önce.
içinin sığınaklarıa dalıp,
sırtlayıp seni,
"birmevsimdendiğerinetaşıyordum"
ıslak
hı hı deniz oluyorduk.
ahh be bebeğim
içim derin,
içim ıslak ve sırılsıklam
bir su göçü ki
ip uçlarımı veriyordum
avuç içlerine,
beni bul, çöz diye.
beklediğim
en kalabalık yolculuklarda
otogar sessizliği şimdi zamAn
yüreğim,
Mekke kadar dayanıyor
yüreğine..
ateş çemberi içim.
ahh be içini yediğim
doruklarına uzanır gibi tayların
toynak toynak ovaların
derinliklerindeyim.
"içindengeçiyoriçim".
yalnızlığın geniş zamanlarında
apansız,
başladığı yere geri dönerken
zaman, ansız.
sürgün günlerimden
dönüyorum şimdi sana.
çıkmazlarındayım sokağının.
göğüs kafesinde hapsolmuş
bir kuş oldu içim desem sana/
hani sadece desem.
anlasana su ve çelik
zerrenin kendisine
dönmesi gibi.
sonbaharlarında,
kapı eşiğine
d-üşüyorum sere serpe,
yaprak yaprak ki
dağılıyor ve dağlanıyorum
tüm coğrafyalarına.
oysa ben,
teğet geçip kürek kemiklerini
şarampollerinden düşüp,
kaygan patikalarının,
dayanıp duvarlarına,
sırtımı yaslamıştım sana.
sahi,
neden dönemez insan
hiç gitmediği yerlerden
kendisine bile.
bir nefes çekip teninden
nikotin sabahlarında,
duman duman sar istedim
ciğerlerimi.
kuşat,yapış ve ıslat sonra
ağaçların ve dallarınla.
suların ve aynalarınla.
çünkü ben,
sırlarımı kazıyıp,
sol göğüsünün altına
kader çizgilerinin içine
gömmüştüm kendimi.
ölümlü bir çığlık gibi
su-su-yo-rum sana/
sadece/sana..
(...)