2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
88
Okunma
zindan misali hayatta,
hapis gecelere mahkûm olmayı
nerden bileceksin...
nerden bileceksin, müebbet sevdanın,
hücre duvarlarını...
tavan çatlağından sızan küçük ışık,
umudun kelepçesine anahtar.
nerden bileceksin, kilitli yüreğin ağırlığını...
sessizliğin gardiyanı olmuş zaman,
sayıklar her gece ismimi ranzamın tahtasında.
nefes bile izinle alınır burada,
sevda ise yasaktır, duvarlara kazınır adınla.
çürür umut paslı demirlerde,
gözyaşı rütbesiz bir mahkûm gibi akar.
her sabah, özgürlüğün kokusunu duyarım
ama ellerim zincire alışmış artık.
nerden bileceksin, suskunluğun cezasını,
her nefeste seni düşünmenin hükmünü...
zaman geçmez burada, sadece birikir,
ve ben her gün biraz daha
sana müebbet kalırım...
bir kuş konar parmaklıklarıma bazen,
korkar, ürker, uçar —
bense onun kanadında görürüm seni,
gidişini değil, dönüşünü hayal ederim.
duvar diplerinde çiçek açmaz,
ama ben her gece toprağa dua ekerim,
belki bir sabah, senin sesin filiz verir diye.
anahtar deliklerinden sızan ışık,
yüreğime düşen en uzun gün gibi,
umutla doğar, hüzünle batar.
nerden bileceksin,
bir sevgiyi beklemenin kaç ömür ettiğini...
her saniye, ayrı bir yargı günü,
her suskunluk, yeni bir ceza.
ve ben —
affedilmeden sevmenin
en uzun müebbetini çekiyorum burada...
duvarlar susar, ben de susarım,
kelimeler düşer, sesler ölür,
yalnız kalır yankımın gölgesi —
nerden bileceksin,
bir kalbin sustuğunu
nerden bileceksin...
Nejla Turan
5.0
100% (1)