5
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
126
Okunma
Babam: Zamanın Kumdan Direği
Ah, o tanıdık, yetim bırakan rüzgâr! Ne zaman dönüp baksam geriye,
O tuzlu, o sarsıcı rüzgâr eser şimdi.
Senin bıraktığın o ulu çınarın kesik yerinden,
Bu boşluğun, kimsesizliğin denizinden.
Kum gibiydin demeye dilim varmaz, sensin direğimdin,
Ama zaman, o merhametsiz nehir, sessizce akıttı seni avuçlarımdan.
Ne tutabildim o kuvvetli elin sıcaklığını o son an,
Ne de şimdi bu yüreğime çöken soğukluğu ısıtabildim.
Bir tahta kesiği gibi iz bıraktın. Derin, kararan bir miras.
Ama şimdi bakıyorum da...
O mirasın bile gölgesi eriyor yavaşça,
Güneşin altında unutulmuş bir sırdaş gibi...
Tıpkı o son nefesin, bir ufuk çizgisi olup kaybolması gibi.
Gözlerin... Ah, o öğretmen yarım kalmış sözlerin!
Hangi denize döküldü o bana ışık tutan mavi umutlar?
Şimdi her şey; babasızlığın, sessiz ve uğultusuz çölü.
Ne bir fırtına kopuyor içimde seni bir anlığına getirecek,
Ne de bir damla helal su yeşertiyor o bilge hatıraları.
Sadece bir müebbet bekleyiş var,
Rüzgârın yönünü değil, hayatın anlamını değiştirecek bir mucizeye.
Ama biliyorum, ben de
Bu hüzünlü kum tepelerinin harabesinde,
Sessizce yığılıp kalan,
Mirasana sahip çıkamayan bir oğul fısıltısıyım.
Ve evet, her şey... her şey geçip gidecek.
Senin yüce adın da, benim bu gölgesiz yalnızlığım da,
Denizin kıyıya getirdiği o küçük, değersiz taşlar gibi,
Bir an görünüp sonra...
Yeniden...
O unutulmuş kuma karışacak.
5.0
100% (9)