0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
46
Okunma

Bana bıraktığın enkaz...
Bir mühendislik harikasıydı aslında:
Mükemmel bir boşluk.
Orada, benliğimin ortasında,
Ne bir ses, ne bir yankı, sadece sensizlik.
Sensizlik, ki sen ona "Yok Oluş" dedin.
Oysa o, meğer bir sıfır noktasıymış.
Şimdi elimde ne var?
Bir avuç eski acı,
Bir tutam yeni toprak.
Her nefesimle bu boşluğu dolduruyorum.
Ne senin verdiğin zehirli su,
Ne de sahte güneşin ışığı...
Kendi gökyüzümü çiziyorum artık.
Bulutları kendi gözyaşlarımdan,
Güneşi kendi içimdeki ateşten.
Bana diktiğin tabelayı söktüm:
“Burada hayat durdu.” yazıyordu.
Şimdi, yerine küçücük, inatçı fidanlar ekiyorum.
Senin hayran olduğun o sığ gölette
Yansımanı izlerken, ben derine indim.
Köklerimi, kendi gerçeğimin çamuruna sapladım.
Sağlam, kimsenin sarsamayacağı kadar derin.
Senin fırtınaların geçti,
Sadece toz bıraktı geride.
O tozu silkeleyen, bir yabancı değil;
Kendi ellerim.
Ve biliyor musun?
İyileşmek, pasif bir eylem değilmiş.
Bir isyan, bir sanat.
Her yeni yaprak, yüzüne vurduğum bir darbe.
Her açan çiçek, senin boğmaya çalıştığın
Ruhumun kahkahası.
Bahçem yeşeriyor.
Sana inat, sana rağmen.
Ve bu sefer, meyveler sadece benim için olgunlaşıyor.