0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
53
Okunma
Biraz soluklanmamıza izin ver hayat,
nefesimiz kırık, omuzlarımız yorgun.
Her sabrın bir süresi var,
ama ömür dediğin, bazen sabırdan da kısa.
Biz hep bekledik…
Bir şeylerin düzelmesini, birilerinin anlamasını,
bir yaranın kendi kendine kabuk bağlamasını.
Ama zaman geçti, kabuk değil, iz bıraktı.
Belki de bu dünyada en büyük yanılgımız,
her şeyi kalbimizle çözebileceğimizi sanmaktı.
Oysa kalp, taşıyamayacağı kadar yükün altına girdiğinde,
ya susar… ya da parçalanır.
Ve biz sustuk.
Yıkıldık ama belli etmedik,
gittik ama ardımıza dönüp baktık.
Biraz soluklanmamıza izin ver hayat,
çünkü bu kez, biz de kendimizi bulmak istiyoruz…
Bizi en çok yoran, yaşadıklarımız değil aslında,
susmak zorunda kaldıklarımız oldu.
Bir cümleyle kurtulabilecekken içimize attık,
bir tebessümle sarabilecekken vazgeçtik.
Her "iyiyim" deyişimizin altında
biraz daha solan bir yanımız kaldı.
Gözlerimiz alıştı karanlığa,
çünkü ışık hep yarım kaldı bizde.
Ne hayallerimiz tam oldu,
ne insanlar sözünde durdu.
Kırıldıkça sessizleştik,
sessizleştikçe unutulduk.
Şimdi, hayatın orta yerinde
bir yorgunluk gibi duruyoruz.
Ne dönmeye gücümüz var eskiye,
ne de yürümeye inancımız kalmış ileriye.
Biraz soluklanmamıza izin ver hayat…
çünkü sabrın da kalbin de bir sonu var,
ve biz o sona, fark ettirmeden çoktan vardık.
Artık ne dönülecek bir yolum kaldı,
ne de anlatılacak bir hikâyem.
İçimde susan bir kalabalık var,
her biri bir zamanlar “ben”di.
Bir ömür boyunca savaştım,
ama meğer savaş dediğin hep içten kaybettiriyormuş.
Gülüşümün ardında gizledim yıkıntılarımı,
kimse bilmedi, kimse sormadı.
Yoruldum...
Kendimden, sustuklarımdan, beklediklerimden.
Bir sabah uyanmak istemeyecek kadar,
bir gece daha dayanmak zorunda kalacak kadar…
Hayat, biraz soluklanmamıza izin ver artık.
Biz sabrın sınırlarını geçtik,
ömrümüz yetmedi umuda.
Ne birine dargınız, ne de affedecek kadar güçlü.
Sadece bittik.
Sessizce, iz bırakmadan.
Bir ömrün bedelini,
kırık bir kalple ödedik.
Ve şimdi…
Bıraktım artık.
Ne geçmişe tutunuyorum,
ne geleceği bekliyorum.
Sadece olanı, olduğu gibi kabul ediyorum.
Kırılmışım, eksilmişim, belki de tükenmişim…
Ama yine de içimde bir yer,
hala sessizce “yaşamak zorundayım” diyor.
Hayat…
Biraz soluklanmamıza izin ver,
çünkü biz artık ne umutla yanabiliyoruz,
ne de umutsuzlukla sönüyoruz.
Bir çizgi kaldı arada —
yaşamakla vazgeçmek arasında.
Ve biz, o çizginin üzerinde
sessizce yürüyen yorgun insanlarız.
Ve belki de en sessiz yenilgimiz,
hala nefes alıyor olmamızdır.
5.0
100% (2)