0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
7
Okunma
Ölüm bir gün aldı onu,
Ama arkasında bıraktığı boşluğu almayı unuttu.
Giden belki huzura kavuştu, acısı dindi, yükü bitti.
Kalanın ise yükü her sabah yeniden başlıyor.
Bir ev eksiliyor içimde, bir nefes yarım kalıyor,
Bir anne gülüşünü nereye koyacağını bilemiyor.
“Zaman geçer” diyorlar; geçmiyor…
Sadece içimden bir parça daha koparıp götürüyor.
Onun yokluğu sessiz bir çığlık gibi,
Ne duyuluyor ne de susuyor.
Her gün biraz daha eksiliyorum,
Her gün biraz daha onsuz kalıyorum.
Ve kimse fark etmiyor bu yavaş gidişi,
Çünkü ben hâlâ ayaktayım sanıyorlar.
Oysa içimde çöken enkazı
Bir ben biliyorum.
Onun adı geçince boğazım düğüm düğüm,
Geçmeyince daha da ağır.
Fotoğraflarına bakamıyorum,
Bakarsam kabullenmiş gibi olacağım diye korkuyorum.
Gidenin mezarı var,
Kalanın her köşede yarası.
Giden toprağa emanet,
Ben her gece hasrete.
Bazen nefes alıyorum sanıyorum,
Oysa sadece alışıyorum yokluğuna.
Alışmak dedikleri,
Acının yer değiştirmesi sadece.
Kalbim artık tek parça atmıyor,
Bir yanı burada, bir yanı onun gittiği yerde.
Gülsem suçluluk,
Susarsam içimde kıyamet.
Herkes “güçlüsün” diyor,
Bilmeden…
Güç çaresizlikten öğreniliyor,
Çünkü düşmeye bile izin yok.
Giden ardına bakmadı belki,
Ama ben her yerde onu görüyorum.
Bir ses, bir koku, bir an…
Ve yine içimden bir parça daha kopuyor.
Ve bir yerde tükeniyor insan.
Ne gözyaşı yetiyor ne kelime.
Acı kemiklere kadar iniyor,
Ama kimse görmüyor… çünkü sessiz.
Onu toprağa verdim derler ya,
Yalan.
Asıl ben o gün gömüldüm,
Yaşayan bir bedende eksik bir can olarak kaldım.
Giden huzur bulmuş olabilir,
Ama ben her gece onun yokluğunda uyanıyorum.
Sabahlar onsuz doğuyor,
Geceler adını sayıklıyor.
Ölüm onu bir günde aldı,
Beni ise ağır ağır,
Parça parça,
Her gün biraz daha…