0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
48
Okunma

Gönül tarlasında açan bir zerrin çiçek ki özel,
Renginle ruhu sarar, dertler olur da ezel,
Kokunla derman olur, ne hoştur ki her bir zelzel,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Sanki güneşten süzülmüş, o altunî, o nârin teli,
Gönül bir tutam ister, unutturur dünyayı, beli,
Bu aşkın kıymetiyle, kalmaz ki hüzün, kalmaz çeli,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
O nazlı sîmâsından yayılan, o keskin, o tatlı rayiha,
Her hali cana can katar, kaybolur aklın meali, o rüya,
Bir gizli lütuf olmuş, ne hoştur ki bu dünya,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Güneş yaksa da canı, bu reng-i aşk dindirir koru,
Aşkın hararetini alır, kalmaz gönlümün kuru,
Bu lezzet ki derindir, sığmaz ne bir fani suru,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Ne meclis kurulur ki, o misk-i safran olmaz elde,
Dertli gönüllerin muradı, bu tatlı bahar yelinde,
Yârden gelen her kelam, ne hoştur ki bu dilde,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Zehri bal eyler o, aşkın kudreti ile canan,
O bir telin kokusu, kalbe verir sonsuz bir an,
Ne hoş bir lûtfu imiş, bu sevda, bu ferman,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Aşık TURHAL söyler: Âşıkın arzusu sensin, dermanımsın,
Bu aşkın rengiyle yanan, benim de canımsın,
O tatlı dudaklarından bir yudum, son limanımsın,
Safranın gazel ey yâr, dudağın da bir gazel.
Hüseyin TURHAL