0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
108
Okunma
Seninle sokak lambaları gibiyiz,
Her gece aynı gökyüzüne bakarız ama
Farklı kaldırımların yalnızlığını aydınlatırız.
Birimizin ışığı diğerine yetmez,
Birimiz sönerken, öteki biraz daha yanar belki —
Ama asla aynı anda parlamaz kaderimiz.
Bir vakit aynı şehirde doğduk belki,
Aynı rüzgâr saçlarımızı savurdu,
Aynı yağmurun altında ıslandık,
Ama yollar, ama zaman, ama insanlar…
Bizi ayrı istasyonlara bıraktı trenin telaşlı kalbi.
Seninle aynı toprak üzerindeyiz,
Aynı nefesin gölgesindeyiz,
Ama aramızda dikenli tellerden örülü bir sessizlik var.
Ne kadar uzansam, ellerim kanar,
Ne kadar bağırsam, sesim sınırda susar.
Bir adım daha atsam, sürgün olurum senin gözlerinden.
Biliyorum, sen de duyuyorsun bazen,
Rüzgâr, adımı taşıyor sana doğru,
Bir kuş, bir yaprak, bir parça bulutla…
Ama sen, göğe bakarken bile başka bir iklimdesin.
Benim güneşim senin ufkunda batıyor her akşam,
Benim gecem senin sabahına değmeden soluyor.
Ah, bu nasıl bir kaderdir?
Aynı göğe bakarız ama başka yıldızlara inanırız.
Aynı dua dilimizde, ama başka Tanrılara sığınırız.
Senin suskunluğunla benim çığlığım,
Aynı notada buluşamayan iki ezgi gibi
Hep birbirine geç kalır.
Ben bir sürgünüm senin şehrinde,
Ayak izlerim bile tanınmaz artık.
Her köşe başında bir anı,
Her duvarda bir gölge,
Ve her lambada bir “keşke” yanar.
Keşke aynı sokakta olsaydık,
Aynı ışığın altında bir çift göz gibi,
Ne sınır, ne tel, ne yasak kalsaydı aramızda.
Ama biz, hep “birbirine yakın ama asla kavuşmayan”
İki harfiz aynı kelimede,
İki ruh, farklı cümlelerde yan yana yazılmış.
Ve yine de bil,
Benim her adımım senin yönüne atılmış bir sürgün niyeti taşır,
Her nefesim seni hatırlamakla sürer.
Seninle aynı toprakta,
Ama ayrı sokaklarda yanmaya razıyım —
Yeter ki bir gece,
Rüzgâr senin ışığını bana getirsin
Kadir TURGUT
5.0
100% (4)