2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
243
Okunma
Ne feryâd eylesin bu dil-i zâr, işitmedi kimse figân-ı derûn,
Cihânın kalbi taş kesilmiş, duymadı gönlümün o yangın nûn.
Yanar sînemde ateş-i hicrân, döner her nefesim âh u enîn,
Bir damla safâ düşmedi gönlüme, yandı hasretle her demim, her günüm.
Dedim ki dosttur ol bî-vefâ, sarıldım aşkına bir ümîd,
Lâkin o dost değilmiş, bir azapmış, yüreğe kazınmış bir ümid.
Ne demdir bu cefâ-yı devrân, ne çâredir bu felek ilân,
Kırdın kalemi, bozdun hükmü, yazıldı âşıkların hep hicrân.
Gönül gamınla mest ü harâb, virâne olmuş her menzilim,
Bir sabır aradım, o da küsmüş, susmuş semâ, susmuş dilim.
Yâr oldun derd ile mihnette, fakat rahmetin görünmedi hiç,
Dünya döndü, gönül söndü, senin adın kaldı — elemden iç.
Bihamdullâh ki sabrım tükendi, ne dermân kaldı, ne merhem,
Her dua geri döndü, sanki semâ bile dedi: “Yeter, sus, âdem!”
Sürûr nedir bilmedim, gülüşlerin hancer oldu göğsümde,
Bir bakışınla doğar ümîd, diğer bakışınla ölürdüm düşümde.
Ne âşık kaldı ki yanmadı bu sevdânın ateşinde,
Ben oldum küll-i hasret, sen hâlâ gurûrun peşinde.
Serildim yollarına ey cân, tozunla süsledim alnımı,
Ne bir ses kaldı senden, ne benliğimde bir anımı.
Dilersen dön yâr, dön artık, bak felek bile utandı senden,
Yeryüzü sustu, gökyüzü yandı, aşk utandı benden.
Ben öldüm bin defa aşkınla, dirilmem gayrı bu nâr ile,
Hakk şahiddir — gönlüm senindir, lâkin bitsin bu kâr ile.
Ey Rabb-i aşk, yeter bu mihnet, bu yanış artık kemâle erdi,
Kulun yandı sabır ocağında, aşk dediğin bir cihânı yedi.
Artık ne yâr kalsın, ne hicrân; ne de sînesinde âh u figân,
Bir gönül sustu bugün, lâkin sükûtu yaktı cihânı tamâm.
Fatih Dişbudak
1. Beyit
Ne feryâd eylesin bu dil-i zâr, işitmedi kimse figân-ı derûn,
Cihânın kalbi taş kesilmiş, duymadı gönlümün o yangın nûn.
Açıklama:
İnsan burada derin bir yalnızlık duygusu içindedir. Gönlü yanar, inler, feryat eder ama dünya sağırdır.
“Figân-ı derûn” — yani “içten gelen feryat” — artık kimse tarafından işitilmez.
2. Beyit
Yanar sînemde ateş-i hicrân, döner her nefesim âh u enîn,
Bir damla safâ düşmedi gönlüme, yandı hasretle her demim, her günüm.
Açıklama:
Burada “hicrân” yani ayrılık ateşi sinede yanar.
Şairin her nefesi bir ah ve inlemeye dönüşmüştür.
Artık hayatında bir damla huzur kalmamış; her an, her gün hasretle yanış hâline gelmiştir.
3. Beyit
Dedim ki dosttur ol bî-vefâ, sarıldım aşkına bir ümîd,
Lâkin o dost değilmiş, bir azapmış, yüreğe kazınmış bir ümid.
Açıklama:
Şair bir zamanlar sevgiliye “dost” gözüyle bakmış, ona güvenmiş.
Ama sonunda fark eder ki bu aşk rahmet değil, azaptır.
Ümit sandığı şey, aslında kalbinde daimi bir yara olarak kalmıştır.
4. Beyit
Ne demdir bu cefâ-yı devrân, ne çâredir bu felek ilân,
Kırdın kalemi, bozdun hükmü, yazıldı âşıkların hep hicrân.
Açıklama:
Burada “felek” yani kader eleştirilir.
Âşıkların yazgısı hep ayrılık (hicrân) olmuştur.
“Kalemi kırmak, hükmü bozmak” deyimleriyle şair, artık değişmeyecek bir yazgıya işaret eder kaderin merhametsizliğine sitem vardır.
5. Beyit
Gönül gamınla mest ü harâb, virâne olmuş her menzilim,
Bir sabır aradım, o da küsmüş, susmuş semâ, susmuş dilim.
Açıklama:
Gam ve dertle sarhoş olan gönül artık “virane”ye dönmüştür.
Yani ruhî bir yıkım yaşanmıştır.
Sabır bile onu terk etmiştir; gökyüzü (semâ) bile sükûta bürünmüştür.
Bu, mutlak çaresizlik hâlidir.
6. Beyit
Yâr oldun derd ile mihnette, fakat rahmetin görünmedi hiç,
Dünya döndü, gönül söndü, senin adın kaldı — elemden iç.
Açıklama:
Burada sevgiliye sesleniş var:
“Sen bana sadece dertte yâr oldun.”
Sevgin rahmet getirmedi, kalbimi soldurdu.
Geriye sadece senin acı veren hatıran kaldı.
7. Beyit
Bihamdullâh ki sabrım tükendi, ne dermân kaldı, ne merhem,
Her dua geri döndü, sanki semâ bile dedi: ‘Yeter, sus, âdem!’
Açıklama:
Burada bir isyan içinde teslimiyet vardır.
Artık sabır bitmiştir; dualar bile kabul görmemektedir.
“Semâ bile dedi: sus” ifadesiyle, şairin duasının yankısız kaldığını, göklerin bile yüz çevirdiğini anlatır.
8. Beyit
Sürûr nedir bilmedim, gülüşlerin hancer oldu göğsümde,
Bir bakışınla doğar ümîd, diğer bakışınla ölürdüm düşümde.
Açıklama:
Sevgilinin her davranışı hem umut hem de yıkımdır.
Bir bakışı şairi diriltir, diğeri öldürür.
Burada aşkın hem diriltici hem yok edici yönü anlatılır.
9. Beyit
Ne âşık kaldı ki yanmadı bu sevdânın ateşinde,
Ben oldum küll-i hasret, sen hâlâ gurûrun peşinde.
Açıklama:
Tüm âşıklar bu ateşte yanmıştır; şair ise küll (kül) olmuştur.
Sevgili ise hâlâ gururunun zincirinde kalmıştır.
Burada sevgiliye sitemle karışık bir acıma vardır.
10. Beyit
Serildim yollarına ey cân, tozunla süsledim alnımı,
Ne bir ses kaldı senden, ne benliğimde bir anımı.
Açıklama:
Bu beyitte tam teslimiyet vardır.
Aşık sevgilinin yoluna yüzünü sürmüş, onun tozunu bile kutsamıştır.
Ama artık ondan ne bir ses, ne bir hatıra kalmıştır.
11. Beyit
Dilersen dön yâr, dön artık, bak felek bile utandı senden,
Yeryüzü sustu, gökyüzü yandı, aşk utandı benden.
Açıklama:
Burada âşık hâlâ bir umut kırıntısı taşır: “Dön artık.”
Ancak artık evren bile bu aşktan utanır hâle gelmiştir.
Yeryüzü sessiz, gökyüzü yanar — yani tüm kâinat bu aşkın trajedisine tanıklık eder.
12. Beyit
Ben öldüm bin defa aşkınla, dirilmem gayrı bu nâr ile,
Hakk şahiddir — gönlüm senindir, lâkin bitsin bu kâr ile.
Açıklama:
Âşık aşkı uğruna defalarca “ölmüş” ve “dirilmiş”tir.
Artık bu yanıştan kurtulmak ister.
Fakat son cümle — “Hakk şahiddir, gönlüm senindir” — hâlâ sadakatin doruğudur.
13. Beyit
Ey Rabb-i aşk, yeter bu mihnet, bu yanış artık kemâle erdi,
Kulun yandı sabır ocağında, aşk dediğin bir cihânı yedi.
Açıklama:
Burada Allah’a yöneliş vardır.
Âşık aşkın sınavında kemâle ermiştir; artık yanış tamamlanmıştır.
Aşk öyle bir güçtür ki, tüm bir cihanı yakar.
14. Beyit (Final)
Artık ne yâr kalsın, ne hicrân; ne de sînesinde âh u figân,
Bir gönül sustu bugün, lâkin sükûtu yaktı cihânı tamâm.
Açıklama:
Bu final mutlak sükûnun zirvesidir.
Artık ne aşk, ne ayrılık, ne feryat kalmıştır.
Fakat o sessizlik öyle derindir ki, tüm dünyayı yakar.
Bu,“susarak haykırma” tarzının en güçlü yansımasıdır.
Genel Yorum:
Bu şiir, aşkın yanarak kemâle erme serüvenidir.
Aşık, sevgili uğruna tüm varlığını tüketmiş, sonunda sessiz bir yanışla fânîliğe ulaşmıştır.
Bu sessizlik, yenilgiden değil, aşkın zirvesinden doğan bir kabulleniştir.
Yani bu şiir, hem insanî bir sevdanın trajedisi, hem de ilâhî aşkın sınavıdır.
“Ben sustum, ama sükûtum bile âlemi yaktı.”
Fatih Dişbudak
5.0
100% (2)