0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
131
Okunma

KİRLİ ELLER
Gecenin karanlığında ürperen ışık,
bahçede ağaç yorgun.
Yapraklar rengini paylaştı benimle.
En çok da hüzün rengini.
Her yaprak bir isim.
Söyleyemeyen bir söz.
Bozulmuş bir düzen.
Düş/en kim?
Düş/leyen kim?
Kimindir bu el/ler?
Aşina bir kirli el,
parmaklar bildiğimiz parmaklar.
İz bıraktı ekmeği bölüşürken,
yetimi okşayan,
düş/ene uzanan el.
Anlatılan öykülerde hep bir eksiklik var;
sokaklar sessiz,
katledilen komşunun sesi duyulmuyor artık!
Aşina olduğumuz el,
sofradan ekmeği,
dudaktan gülüşleri çalan el.
Düş/lerde bir korku,
bir emir,
bir alışkanlık mı?
Elin tırnakları kaşırken yaramın kabuğunu,
parmak izi kaldı tenimde.
Bir zamanlar el vardı;
sevgiyle çiçek taşıyan tanıdık bir el.
Bazen ailede,
bazen sokakta,
bazen devlette gördüğümüz el.
Bize uzatılan el,
en iyiyi yapacağı beklentisi doğurdu.
Beklenti kırıldığında
sesin rengi değişti;
acı,
öfke,
neden soruları birbirine karıştı.
O el/ ki şeytanî bir el.
Ellerin hikâyesi;
çoğu zaman para,
bazen hırs,
nadiren şefkat,
çoğu zaman katil.
Doğal olana kıymet verildiği yerde
hükmünü koruyan el.
Hangi el verdi?
Hangi el okşadı?
Hangi el çiçeği dalından kopardı?
Bir ağaç dikti?
Bir çocuk sevdi?
Hangi el katletti?
Hepsi tanıdık el.
Öğrendik artık;
tanıdık el olsa bile,
her zaman şefkat taşımaz.
Artık üç basamaklı rakamlarla ifade ediliyor kirli el/ler.
Veren el hükmünü
alan el/e bıraktı bırakalı.
Her düş/üş bir dosya,
her dosya bir isim,
her isim bir çağrı,
her çağrı bir ağıt oldu el/lerde.
Çekin o kirli el/lerinizi
mazbut yaşamlarımızdan.
Efkan ÖTGÜN
5.0
100% (3)