0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
180
Okunma

Bulutlar kendi duasını eder,
toprak gizli sırlarla kıpırdar.
Kuşlar rüzgârla boğuşur,
ağaçlar soyunur en derin uykularına.
Yaprak savrulur sessiz köşelere,
dağlar, ovalar, koca kâinat
tatlı bir hüzne bürünür;
doğuşun sancılı hüznüne…
Dereler bulanık akar,
gökyüzü ağır kurşun rengi.
Günler erkenden teslim olur,
geceler yıldızsız kalır.
Düşler uzar, derinleşir,
dün daha neşeyle gülen gönüller,
bugün suskun, boynu bükük.
Hayat işte;
herkesin bir Eylül’ü, bir de baharı vardır.
Bense Eylül’de hüznü,
baharda aşkı sevdim.
Adımı belki de ondan koydular hüzün.
Karanlıkta çakan şimşeğin
ıslığını duydum gecelerde,
korkularımla sarıldım öylece
Dört duvar içinde kendimi hapsettim,
loş bir mum ışığında seni düşledim,
titrerken içimi ısıttım.
Ben senin adını
“hüzün çiçeği” koydum.
Bir Eylül’ü, bir baharı
ve en çok da aşkı
sende sevdim Hüzün Çiçeği...
S.K.
5.0
100% (2)