0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
57
Okunma
Sadakat, dille değil, yürekle edilir.
O, sözün ötesinde bir duruştur:
Gidene bakmadan beklemek,
Kırılmadan kalmak,
Ses etmeden sevmektir.
Ben sadakati,
Gölge gibi yürüyenlerden öğrendim.
Hava kararsa bile peşinden ayrılmayanlardan.
Ne alkış bekledim,
Ne teşekkür.
Çünkü sadık olan, karşılık beklemez.
Ey kalbim,
Sen de çok sevdin;
Ama sadakat her sevene verilmez.
Kimisi sevmeyi bilir,
Sadık olmayı asla öğrenemez.
Sadakat,
Varlığında değil,
Yokluğunda belli olur.
Yanında kalanlar değil,
Ardından dua edenler sadıktır.
Ben öyle sevdim seni,
Ne bir hevesle, ne bir gündüzle.
Geceye sabırla,
Zamana sessizlikle tuttum kendimi.
Çünkü biliyordum:
Sadakat, aceleyle değil,
Ezel ile ölçülür.
Sevdiğin sana bakmasa bile,
Sen gözünü kaçırmazsın.
Çünkü sadakat,
Bakılmasa da beklemektir.
Benim sadakatim,
Ne söze bağlı,
Ne hatıraya.
Ben seni içimde bir ahit gibi taşıdım,
Ne değiştim, ne geri döndüm.
Ayrılık geldi mi?
Gelsin.
Ben sadakatle kalırım;
Çünkü sadakat, gidişle ölçülür,
Dönüşle değil.
Bir gün seni unutsam,
Kendimi de unuturum.
Çünkü seni hatırlamak,
Varlığımın bir parçası oldu artık.
Sadakat,
Bir secdedir kalpte,
Kimse görmese de yazılır Levh-i Mahfûz’a.
Ben seni sadece sevmekle kalmadım,
Sana sadakatle şahidim.
Ey insan!
Vefa kolaydır,
Sadakat zordur.
Vefa bir anlık duygudur,
Sadakat bir ömürlük imtihan.
Ben seni,
Kendimden bile gizlediğim dualarla bekledim.
Her unuttuğumda yeniden hatırladım,
Her hatırladığım da yeniden yandım.
Ve bil ki:
Bir gün herkes seni sevebilir,
Ama herkes sana sadık kalamaz.
Çünkü sadakat,
Hakk’a bakanın kalbine yazılır.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(5 Ağustos 2025)
(Ben aşkı unutabilirim, ama sadakati silmem.)