16
Yorum
54
Beğeni
4,9
Puan
1498
Okunma


Zirâ bilirim ki, seni sevmek Ben’i unutmaktır...
Sen,
Ey İlk Nefes,
Âdem’in unutuşunda kaybolan ilk kelâm,
Lâhût’un eşiğinden düşen,
Mecâza bürünmüş hakîkat sırrı.
Ne ismin yazılı Levh’de,
Ne mekânın Arş’ta.
Ama her yoklukta
Bir varlık gibi yankılanırsın
Kâlbimin tenhâ kuytularında.
Ben,
Hicrânın közlerinden doğmuş bir sûretim,
Tenim bana ait,
Lâkin ruhum senin hüznünde mahpus..
Sustum.
Çünkü her hârf seni eksiltir.
Her kelime, sendeki sırra dokunmadan dağılır.
Sözüm kifâyetsiz,
Sükûtum bile sana yaklaşamaz.
Sana en yakın hâlim,
Boğulduğum o içsiz sessizliktir,
Ey Kâlbimin Kadrinden Saklanan Sevgili.
Gönlüm,
Çölde bir seraba secde eden ârif gibi,
Her ışığı sen sandı.
Oysa sen,
Ne bir seste,
Ne bir renkte,
Ne bir sûrette.
Sen, yalnızca
Yanılsamanın perdesi yırtıldığında
Hakîkât gibi doğansın.
Aşk,
Bir yara değil,
Yaranın bizzat kendisidir.
Yandıkça kaybolan,
Kayboldukça senden doğan
Bir hicâbdır aşk.
Ey içimde Elest’ten yankılanan nidâ,
Sen bana ben’i terk et ki ben olayım dedin,
Ama ben hâlâ ben de mahsurum..
Sen,
Zamansızlığın kıyısında bekleyen bir Dem’sin.
Bir dem ki,
Ne evveli var ne âhiri..
Ben her salâda
Senin adını değil,
Unuttuğum kendimi işitiyorum.
Adın, secdeye düşen bir mısra gibi
Sarkıyor dudağımdan;
Ve kiminle konuşsam,
Aslında seni anlatmaya çalışıyorum.
Hicrân,
Görünmeyenin gölgesiyle uzanıyor içime.
Ben her gece seni içimde defnediyor,
Her sabah seni bir duâ gibi
Kâlbime yeniden üflüyorum,
Ey Vuslatıma Gölge Düşüren Sevgili..
Sonsuzluk,
Bir hârfi eksik bir levha: Sen’siz..
Artık seni yazamıyorum,
Çünkü kâlem,
Seni anlayacak mürekkebi
Canımdan damıtamıyor.
Ve canımdaki sen,
Henüz vuslata yazılmamış bir sır gibi,
Sessizlikte sâbrediyor . . .
[[ Şiirımi güne lâyık gören seçki kuruluna şükranlarımı sunarım..Zirâ her nazar, kâlbe bir sırhâle çizer. Sırrı duyan gönüllere selâm olsun... ]]
Liyakat -
5.0
91% (21)
4.0
4% (1)
3.0
4% (1)