1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
305
Okunma

O zamanlar Mylasa derlerdi buraya.
Zeytin ağaçları gövdesini saklardı,
Kopup yerini bulan taşlar,
Kabul edilen bir doğru gibi,
Tarihin izleriyle birlikte kayboldu.
Yamaca yaslı koyunlar,
Yel değirmenleri vardı,
Tepede yıkılmış, harap.
Bir akşamüstü.
Güneş, kıyıda bir kadın gibi
Saçlarını denizin yüzeyine bırakmıştı.
Akışla aramda ince bir mesafe.
Deniz bir resim gibi uzak ve durgun.
Aklımda uzun ıslak saçlar.
Zihnimin kıyısında olmayan bir geçmiş.
Bir hayal işte bellekte,
Yaşanmışla örtüşen,
Ama hiçbir çağa ait olmayan.
Bana tanıdık gelen bir silüet sadece.
Deniz aynı, ışık benzer, rüzgâr tanıdık.
Sadece ben kaldım,
Bir hatıranın yerine geçmeye çalışan başka bir hatıra gibi.
Kahve tadında bir bahçede oturuyorum,
Sade, sayılı gölgelikleri olan,
Her biri bir dönemi gölgeleyen.
Sessizce,
Gelmemiş bir silüete yer açar gibi.
Manzaralar da hiç benim olmamış.
Olsa bile, belki de mahfedeğim.
Başlangıçlar ve sonlar tasarladım.
Hiçbir gerçeği yaşamayacak kadar yorgunum.
Belki de bu hayaller bu yüzden.
5.0
100% (5)