8
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
551
Okunma

Benim hiç topacım olmadı
hatırladığım ilk travmam budur
biberon denen meretten sonraki
- annemin sağ göğsünü
hep kardeşime ayırmasını da
listeye eklemek istedi psikiyatristim
ama direndim-
Sonra kuzugöbeğinden kalma
boş çuval travması
Sonra o kız
kendisine ayırdığım sayfaya
“kalbin kadar temiz….” yazmayan o zilli
Ve o tren
her geliş gidişinde
sallayıp uyandıran tüm şehri
Okeye dönerken yakalanma kabusunu unutmamalı
Herkesle beraber güler sanki adama ıstakası
Annem rüzgarlı havalarda “başına kiremit düşer”
dediğinden beri
adımlarıma kiremit ko(r)kusu siner benim
ki daha bunun “güneş çarpar”ı var
“üstün açık yatma”sı
“o kızın bakışı bakış değil”i var
“paranı sakla”sı “Allah taş eder”i
“babana söyleyeyim de gör”ü var
Arısı yılanı biti piresi…
Ah annemin travma tohumu cümleleri…
Küçüktüm ama hatırlıyorum
o gün kalabalık yıkamışlardı Abidin’i
beyaz giydirip götürmüşlerdi
Gurbete gitti dediler
toprak altında Alamanya varmış gibi
O zamanlar kahve önlerinde
Bahtiyar’ın orta hakemi dövüşünü konuşurdu ihtiyarlar
Niçe ecce homo demiş
Schopenhauer aşkı linç etmiş pehh
ne anlar üç korner bir penaltı ile yetiştirilmiş çocuklar
Serap vardı mahallenin bakkalı
diliyle anlardı paranın sahte olup olmadığını
Cahil olduğu bilinmesin diye
sormazdı insanların ideolojisini
ve tanrısını
Beni Fransız öpücüğünden soğutan gidinin Serap’ı
-öğretmen ters yazdığım için “şaşkın ördek” deyince
beşten de soğumuştum
ki bunun daha ikisi vardı ve altısı-
Bir de o sarı siyah forma var
mahalle takımımızın dilberi
Ah neredeyse alamıyordum üç numara olanı
satmasaydım “Kınalı”nın derisini
Kötü çevrilmiş şiirler gibi yürüyorsun demişti
ilk kız arkadaşım
İkincisi Old Spice Classic After Shave’in şişesine kafayı takmıştı
Üçüncüsü kuantumcuydu varsa yoksa Schrödinger’in kedisi
Dördüncüsü anlamıyordu serçe parmağını öpüp durmamı
ve neden sevdiğimi Kafka’yı
Yıllar sonra sen geldin
Fransız öpücüğünü tekrar sevdirdin
Unutturdun topacı kuzugöbeğini
Abidin’den kalma ölüm korkumu
Kuantumu ve Kınalı’nın derisini
Ama neden
veda bile etmeden gittin ki
Özgür SARAÇ / Râzı