Okuduğunuz
şiir
18.6.2025 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Benim Bayramım Olmadı Hiç
Çocukken Şeker torbamdan taşardı gülüşlerim, Şimdi valizimde Sessizlik taşıyorum her bayrama.
Gurbette büyüdüm ben, Büyürken de eksildim. Ne şen kahkahalar kaldı kulağımda, Ne de annemin bayramlık öpücüğü yanağımda…
Babam, Bir bayram sabahı daha Ayakkabılarını dizdi kapıya, Ama ben yine yoktum. Annem pencereyi açtı, Rüzgârda beni aradı. Ben yoktum biliyordu ama Belki rüzgar kokumu getirir diye perdeyi araladı.
Bayramlar hep yoldan önce geldi bana, Ben hep bir gün geç kaldım. Ne sofranın başında yerim vardı, Ne çay bardağında buharım.
Babamın beli bükülmüş şimdi, Annemin elleri titriyor … Ben hiçbirini görmedim. Zamana yenildim,anılara tutundum.
Ben özlemi anne, acıyı baba bildim. Bayramlarda hep eksik ve yarım kaldım Bir yanım annemin dizinde oturmak ister, Bir yanım babamın elini öpmek… Ama telefon sesiyle başlıyor bayramım, “Biz iyiyiz kızım” yalanıyla geçiyor günüm.
Bir mendil saklı hâlâ çekmecemde, Annemin bana son koyduğu bayram harçlığıyla. O mendilin içine bir çocuk, bir hasret, bir ömür sarılı...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Dün şiiri okuyup beğenmiştim. Yorumu o an yazsaydım bu kadar derinleştiremeye bilirdim.
"SİLEZYA" bu şiir, tekillik kavramını yalnızlıkla değil, kişisel tarih ve aidiyet yoksunluğu üzerinden kendi iç anlatımıyla derinleştiriyor. (Bayram gibi kolektif bir sevinç anı, burada şairin yalnızlığını daha da görünür kılan bir aynaya dönüştürmüş. Öyle bir aynaki, sihri geçmişdeki hatıraları canlandırma özelliğine sahip.) Tekillik, burada sadece bireysel olmak değil; ailesel sıcaklıktan, çocukluktan, köklerden uzak düşmenin sessiz ağırlığıdır. Zamandan ve mekandan kopmuş bir benlik hali var şiirde; aidiyet hissi, anne kokusunda, baba sesinde, evin penceresinde ama şairin yaşamında değil (içindeki en derinlerde). Tek başınalık, fiziksel yoklukla değil; duygusal eksilme ve zamansal uyumsuzlukla biçimleniyor. (Şair artık yorulmuş.) Şiirin sonunda saklanan mendil, bu tekilliğin somut bir simgesi haline geliyor: küçücük bir kumaş parçasına sığan koca bir aidiyet özlemi, bir ömürlük gurbet...
Fakat ben daha çok şu dizede tepineceğim :)) Belki de en büyük hatamız.
“Biz iyiyiz kızım” yalanıyla geçiyor günüm."
Bu dize – “Biz iyiyiz kızım” çift yönlü bir yalanın iç sızısı gibi. Bir yandan, anne babanın evladına duyduğu sonsuz merhametin ürünü: “Sen üzülme, biz iyiyiz.” Oysa okur bilir ki, dizilen ayakkabılar, titreyen eller, kokusu beklenen rüzgâr, bu sözün içini oyuyor. Aile, evlatlarının gurbette eksildiğini bilerek, ona yük olmamak için kendini inkar ediyor. Ama bu yalan sadece çocuğa değil, onlar da kendilerine söylüyor. Çünkü “iyiyiz” demek, yokluğu kabullenmemek, bayramın boşluğunu doldurur gibi yapmak. Şairin gününün bu yalanla geçmesi, sadece ailesinin değil, kendisinin de bu yalana tutunarak ayakta kalmaya çalıştığını gösteriyor. Gerçekte herkes eksik, herkes biraz kırık; ama kimse bunu açık etmiyor. Bu yüzden o “yalan”, hem bir sevgi biçimi, hem de acıyla baş etmenin sessiz yöntemi oluyor. (Diyorum ya belki de en büyük hatamız.)
Şiirdeki yalanın inceliği üzerine de bir kaç satır eklemek istiyorum.
Bazen en zararsız yalan, en ağır hakikatten daha şefkatlidir. "Biz iyiyiz kızım" diyen bir annenin sesi, gerçeği ya da kendini değil, evladını korur. Çünkü bazı kelimeler, gerçeği gizlemek için değil, sevgiyi sürdürebilmek için söylenir. Yalan burada bir maske değil, bir örtüdür; yıpranmışlığın, özlemin ve yokluğun üzerine serilmiş ince bir mendil gibi. O mendilde saklanan harçlık, belki de bu yalana inanılası kılmak içindir (ne dersin şair?). Çünkü her bayram, görünmeyen bir boşluğun etrafında dönüp durur: Bir çocuk döner mi diye pencere açılır, Bir baba ayakkabılarını dizer, Ama gerçek gelmez, yalan gelir. Yalan gelir; çünkü gerçek çok kırıcıdır bazen.
Ve bazen... en sevgi dolu yalan, sessiz bir fedakârlığın adıdır. İşte o aynadaki sen gibi sessiz bir yansımadır, tıpkı uzaktaki bir çağlayana bakmak gibi, yakınına vardığında sesinden duramazsın.
Ben de bu vesileyle içimi döktüm, suç şiirde :) . Şairin affına sığınarak...
Şu gurbet diyarında Anılar hisli bana El öpecek kimsem yok Bu bayram yaslı bana.
Güzel anılar için Yine maziye daldık Bayramlar mı eskidi? Biz mi geride kaldık?
Maziyi hatırlatan, eski güzel bayramları bir nebze de olsa bize yaşatan bu güzel esere iki dörtlüğümle katkıda bulunmak istedim, kalemi ve güzel yüreği tebrik ediyorum
Günden güne eksiliyor çocukluğumuzda heybemize doldurduklarımız. İmkanı varken yaşamadıklarımız gün geçtikçe koca bir yara açıyor yüreğimizde. Gözyaşlarımıza vuruyor yaşayamadıklarımız ve sonra da böyle bir şiir olup karşımıza çıkıyor hayatın bize yaşattıkları.. Geçmişi, geleceği sorgulattı şiiriniz. Bir taraftan baba, bir taraftan anne ve bir de onlara hasret bir evladın yüreğe işleyen sözleri, muhteşemdi. Gönlünüze sağlık, tebrikler.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.