0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
110
Okunma

Bir sabah uyandım…
Cam buğulu, yürek dağınık, umut eksik.
Kalbimde gece kalmış, sabahı yormuş.
Kimin duası eksik, kimin bedduası fazla bilemedim.
Ama ben, yine de kendime düştüm.
Sırtıma bir ömür yüklenmiş, kimse sormamış:
"Taşıyabilir misin?" diye.
Her yolda taş vardı,
Benim yolumda taş konuşur, taş güler, taş alay ederdi.
Bir düşerdim, herkes görürdü;
Bir doğrulurdum, kimse bakmazdı.
Kalbim susardı…
Ama içimden hep biri bağırırdı:
“Bu hayat adil değil!”
Çocukken “Büyü!” dediler.
Büyüdüm.
İçimdeki çocuk öldü de kimse cenazesine gelmedi.
Ne bir çiçek,
Ne bir dua…
Sadece “Artık büyüdün, susmalısın!” dediler.
Bir yürek bu kadar mı yutkunur?
Bir göz bu kadar mı içine akar da,
Kimse dışına bir damla düşeni görmez?
Ben anlatmadım, çünkü herkes yargılamaya hazırdı.
Ben sustum, çünkü kimse anlamaya gönüllü değildi.
İyilik ettim, nankörlükle ödüllendirildim.
Suskun kaldım, korkak sanıldım.
Bağırdım, “delirmiş!” dediler.
Her adımımın altında başka bir yargı,
Her tebessümümün arkasında başka bir yara vardı.
Sonra…
Bir akşam güneş batarken anladım:
Hayat ne acıdan ibaret,
Ne de zaferden…
O, başımıza gelenlerle değil,
Bizim onlarla ne yaptığımızla şekilleniyor.
İsyanla yandım, ama küllerimle yol çizdim.
Yıkıldım, ama yıkıldığım yerden çiçek açtım.
Ağladım, ama gözyaşımdan insan büyüttüm.
Ve fark ettim:
En büyük dersler,
Kalbi en çok acıtan defterlerde yazılıymış.
Ey hayat!
Seninle savaşmayı bıraktım.
Çünkü seni yenmek değil,
Seni anlamak gerekiyormuş.
Artık şikayet değil, şükür var dilimde.
Ama bu şükür, boyun eğen değil,
Başını dik tutmayı öğrenenin şükrü…
Yanağımda hâlâ tuz,
Ama kalbimde artık kabulleniş var.
Ve şimdi soruyorum kendime:
“Bu yolda kim gibi yürüdün?”
Cevabım net:
Kendim gibi...
Yalnız, yorgun, ama kendimden ödün vermeden.