2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
399
Okunma
Artık adını biliyorum…
Ve adını her söylediğimde
gökyüzü biraz daha genişliyor içimde.
Bir serçenin kanat çırpışı gibi hafif,
bir kartalın bakışı gibi güçlü —
öyle bir yerleşti kalbime.
Tanıştık.
Ve tanışmak,
bir nehrin balığı tanıması gibi,
suya sığmayan bir huzur oldu.
Bir atın rüzgârla yarışması gibi,
özgürlük oldu.
Bir köpeğin sahibine bakışı gibi,
sadakat oldu.
Seninle konuşmak,
gece ormanında birbirini bulan iki kurt gibi;
yalnızlığımız çoğaldı ama korkumuz azaldı.
Sesin,
bir ceylanın ürkek adımlarındaki zarafeti,
ama aynı zamanda
bir aslanın kükremesinde saklı cesareti taşıyor.
Gözlerin…
bir kedinin karanlıkta parlayan sabrı,
bir deniz kaplumbağasının sonsuz yolculuğu gibi
tükenmeyen bir hikâye anlatıyor bana.
Ve biz —
sadece sevmiyoruz artık.
Birbirimizi sevmeyi de seviyoruz.
Tıpkı iki kuğunun suyun üzerinde
aynı halkayı çizmesi gibi.
Tıpkı göç eden turnaların
yan yana kanat açması gibi.
Birbirimize yaklaşmak değil,
birbirimizde çoğalmak artık derdimiz.
Sen gülümsediğinde,
bir atın yelesine düşen sabah ışığına benziyor dünya.
Ben sana dokunduğumda,
bir yavru kedinin annesine sürtünmesindeki masumiyet var.
Ve sarıldığımızda,
bütün hayvanlar susuyor içimizde,
çünkü tabiat nihayet tamamlanıyor.
Artık biliyorum:
Sen benim tek cümlelik dualarımsın.
Sen, bir erkeğin yüreğine kazınmış
sonsuz bir vahyin en sessiz yankısısın.
Ve biz —
yalnızca birbirimizi değil,
birlikte bu sevmeyi de sevdik.
Birlikte nefesi,
birlikte kalbi,
birlikte yarını.
Bir gün toprağa döndüğümde,
kuşların kanadında,
köpeklerin sadık bakışında,
balıkların sessiz yüzüşünde
seninle olan sevgimiz
yine yaşamaya devam edecek.
Çünkü seninle yaşamak,
ölümsüzlüğe dokunmaktı.
Seninle tanışmak,
Bin ömre bedeldi...
5.0
100% (3)