3
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
337
Okunma

zamanın akışı içinde unutulur birçok şey...
mesela eskimiş olmak, yaşlanmak gibi.
belki de göçüp gitmekti sessiz sedasız,
bir köşede, adını kimsenin bilmediği bir sabah gibi.
zamanın acımasızlığında unuttuklarımızdan habersiz
çırpınıyoruz işte,
öyle derinlerde bir yerde, öyle sessiz,
boğulmamak için.
susuzluktan kurumuşken dudaklarımız,
nefessiz kalıyoruz her adımda.
bu yorgunluk nedendi,
nedendi bu bitkinlik,
adımlarımız eksilirken düşüyorduk her bir yanda.
sanki nedenlerimiz belirsizmiş gibi...
düşen kimdi, giden kim...
kimlerdi bu zamanın acımasız girdabına kaybolanlar
eskimiş olmak mıydı tek sebep,
yada yaşlanmak mıydı üzerimize bir suç gibi çöken.
yoksa ölümün soğuk yüzü müydü bu yaşananlar.
alıştırmak mıydı bizi o sona
ulaşmak mıydı belki de, o sonsuzluğa, kim bilir
ateş çemberinde sıkışmış gibiyiz,
solumak bile imkansız neredeyse.
hava puslu şimdi.
güneşin varlığına aldanma sakın.
boşaltın her bir yanı,
ve sadece susun.
çünkü sadece ihtiyarlara mahsus değildi gitmek.
kalanlar için de yaşamak,
hiçte garanti değildi.
-
kapatın kapılarınızı şimdi.
şöyle bir düşünün, ölümün diğer halini,
yaşarken ölmeyi mesela,
bakarken eksilmek gibi,
içinizden bir parçayı her sabah bir duvarda unutmak gibi.
nasıl demeyin artık
kapının çalınması zamana bağlı değil artık.
anlıktır ölüm.
yaşamaksa mucize gibi…
ama her şeye rağmen gerçekti yaşananlar.
unutulmaması gerekenlere zaman var mı bilmem,
ama unutulmuş olmak,
artık hiçte önemli değil.
yaşıyor muyuz biz,
hayatta mıyız yoksa ölüyor muyuz yavaş yavaş...
susun…
ve kapatın artık kapıları.
sadece izleyin yaşananları.
çünkü artık bir tek yaşlıları değil,
çocukları götürüyor zaman,
ve gençleri hemde hiç acımadan.
her ölüm çocuktur aslında,
her ölüm gençti,
acıdır ölüm,
geldiği her yaşta.
ve zaman bile çaresizdi artık...
ölümün eşiğinde.
Mehmet Demir
4420