0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
258
Okunma
yine gittin
uğur böcekleriyle doldurdun ceplerini.
annen buna çok kızacak dedi biri
ama kimse duymadı, kimse
görmedi ki ceplerini
kimseye göstermedin
damarlarını tıkayan küçük
kırmızı harfleri.
herkes bir ağaç bulmuş bir ağaca konuşuyor
seninse ellerin kanıyor tırmanırken
düşecek misin
yoksa bir sır daha mı atacaksın cebine?
bütün gözler
bütün yıldızlar seni ararken
bir tek senin üstün başın çamur kalıyor
adının geçtiği tohumlar
ayaklarının değmediği topraklarda yeşerecekken
kırmızı, bozkır bir fırtına
tutkularını yırtıyor.
sırlarla ve hayallerle
tıka basa doldurmuşsun ceplerini
ama ceplerinin zarif düğmeleri yok mu
onlar buna çok kızıyor
söküldükçe iplikleri zarif düğmeler
tülden bir toprağa serpiliyor.
bir zamanlar bir uzak diyarda
altın çiçeklerle bezenmiş ormanlar
büyülü taşlardan yapılmış kuleler vardı
söyle
şimdi hangi gerçekliğe sığındılar?
kayıp hazineler
deniz kızları, periler
kartal her sabah yedi yeni güne başlardı
ve tavşan çok hızlı koşardı
bir kuzu, bir kurt, bir prenses, bir cadı
ellerimle aradım onları ve gözlerimle
bir daha asla yeşermeyecek
nice masal tohumlarını.
ama sen
ceplerinde saklı umutlarla
hala eski masallara sarılıyorsun
kaf dağının ardında
o altın çiçeklerin arasında
hala
her şeyin
bir anlamı olduğuna inanıyorsun.
evvel zamanda bir ceset
bir yanık gövde
kömürden bir çiçek vardı
ona da isim taktılar.
..
bir uğur böceğine üfledin
bir dilek tuttun
böcek uçtu ve sen
yıllar sonra bugün
tuttuğun dileği unuttun.
kara
5.0
100% (1)