0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
151
Okunma
Ayrılık dedikleri şey,
ne kadarda cazipmiş insana,
ağlatırken gülebilmek,
gülenin şiir olması kadar kötüymüş ayrılık.
Yokluğundan sonra,
varlığının harflerle sayfalara dolması,
dinmeyen susuzluk gibi,
toprak olan ben,
bölük bölük çatlarken,
başka bulutların sana yağmasını izlemek,
ve yine yazmak kadar adiceymiş ayrılık.
Çocukluğunu, gençliğini sayfalara mahkum eden,
düştüğün şehirlerde yalnız otel odalarında uyandıran,
sesine sessizlik olan,
sessizlikte şiir olmayı başaran,
sevilen bir kadın ayrılık.
Ellerini birleştirdiğin,
dudaklarını kapattığın,
birini ona, birini kendine sakladığın,
uyanmak istemediğin rüyaların bbitişi ayrılık.
Ayrılık,
güneşin gözündeki ışığına,
tek bir sarılışına,
yorgun şehire yorgun döndüğünde,
ayakta kalıp,
herşeyini yitirmek,
duymamak kimseyi,
ve kaybolmak okyanuslarda,
gece gece düşlediklerini değil,
düşündüklerini yazmak,
sonunda kendini herkeste kaybetmek ayrılık.
Ben kız kulesine karıştırdım gözyaşlarımı,
sende gel sahiline dökül,
sonra belki tutarsın boşlukta çürüyen ellerimden,
bir resimde bu satırları görüp,
güneşin doğduğu güzel sabahlara uyanmak ayrılık,
uyanıyorum, hala uyanıyorum,
birgün yazmazsam bileceksin,
artık istediğim uykuda, ayrılık gibi sessizce uyuyorum.
Hoşçakal,
bu akşam gözyaşlarımı,
ankaraya döküyorum.
Enes İLHAN