1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
213
Okunma

Bir yürüyen bandın üstündeyim,
Adımlarım önce hafif, umut dolu.
İlk başta her şey o kadar kolay ki,
Gülüşlerim rüzgâra karışıyor...
Güneş, alnıma sıcak bir el sürüyor,
Gökyüzü masmavi, yollar sorunsuz.
Gençlik kanımda coşkuyla akarken,
Zaman sanki durmuş gibi geliyor...
Ama o bant, sinsice hızlanıyor,
Ben fark etmeden, ben hissetmeden.
Ayaklarım ritmi kaçırmaya başlıyor,
Ve içimde bir korku büyüyor...
Ne oldu, neden böyle hızlı geçiyor?
Hani bu yol daha uzundu?
Daha yeni başlamıştım oysa,
Bu acele neden, bu telaş niye?
Koşuyorum, yetişmeye çalışıyorum,
Adımlarım giderek ağırlaşıyor.
Bir an durup soluklanmak istiyorum,
Ama durursam düşeceğimi biliyorum...
Bir zamanlar bana geniş gelen yollar,
Şimdi dar bir çizgiye dönüşüyor.
Bant hızlandıkça, zaman daralıyor,
İçimde gençlikten bir kırıntı bile kalmıyor...
Eskiden sahip olduğum her şey,
Yavaş yavaş kayıp gidiyor ellerimden.
Önce gülüşlerim soluyor,
Sonra hayallerim bir bir düşüyor yere...
Yol boyu topladığım anılar,
Bir rüzgâr gibi savruluyor geriye.
Ne kadar da çok şey bırakmışım,
Farkına bile varmadan...
Şimdi elimde sadece yorgunluk var,
Ve dizlerimde titrek bir sızı.
Bedenim ağır, gözlerim dolu,
Nereye gitti o ilk günlerin neşesi?
Bant hızlanıyor, hızlanıyor, hızlanıyor…
Ben artık yetişemiyorum,
Bacaklarım isyan ediyor,
Kalbim derin derin sızlıyor...
Çırpınıyorum, tutunmaya çalışıyorum,
Ama tutunacak bir şey kalmadı.
Ne hayaller, ne dostlar, ne sevdiğim insanlar,
Hepsi birer birer kayıp gitti...
Artık eski gücüm yok,
Zaman beni tüketmiş, eskimiş bir giysi gibi.
Kendi ağırlığımı bile taşımakta zorlanıyorum,
Ve bant hâlâ hızlanıyor…
Sonunda bir an geliyor,
Ayaklarım boşluğa basıyor,
Gözlerim kararıyor başım dönüyor,
Ve ben düşüyorum...
Düşerken her şey bir anlığına yavaşlıyor,
Geçmişim gözlerimin önünden geçiyor.
Çocukluğum, gençliğim, aşkım, dostlarım,
Gözyaşlarım, kahkahalarım…
Ve sonra aniden,
Bant beni en sona fırlatıyor.
Her şey bitmiş gibi,
Bomboş, çırılçıplak kalıyorum...
Zaman beni soyup soğana çevirmiş,
Ne umutlarımı bırakmış, ne düşlerimi.
Ve sonunda, en son durakta,
Mezara açık kalmış bir kapıda buluyorum kendimi...
Şimdi soruyorum kendime,
Bunca koşturmanın anlamı neydi?
Neden hiç durup soluklanmadım?
Sevdiklerime neden daha çok sarılmadım?
Neden dostlarımla daha uzun oturmadım?
Neden bir fincan çayı telaşsız içmedim?
Neden hayatı hep yakalamaya çalıştım,
Oysa o zaten benim içimdeydi?
Şimdi anlıyorum,
Hayat hızdan değil, sevgiden ibaretmiş.
Ve ben, o sevginin farkına varamadan,
O yürüyen bandın insafına bırakmışım kendimi...
Ey yolun başında olan,
Durdur biraz adımlarını.
Koşu bandı seni nereye götürecek sanıyorsun?
Sonunda herkes aynı yere varıyor...
Öyleyse neden acele ediyorsun?
Sevdiklerinin gözlerine bak,
Bir dostun omzuna başını yasla,
Güneşi daha uzun izle, yağmura daha çok dokun...
Çünkü o bant seni de hızlandıracak,
Sen de bir gün düşeceksin,
Ve en son noktada fark edeceksin ki,
Hayat hızla değil, sevgiyle yaşanmalıymış...
Erol Kekeç/08.03.2025/Sancaktepe/İST
5.0
100% (3)