1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
79
Okunma
Sanki, çıkıp da yüksek bir yere, oradan kendimize bakıyor gibi
Bedeni koyup gitmek uzağa, çok uzaklara
İşte böyle tuhaf bir histir kendine yabancılaşma
Fotoğraftaki ben miyim diye sormaktır,
Yolda kendi ayağına çelme takmaktır,
Kendi kendinden bıkmaktır
Yabancılaşma...
Karlı dağın zirvesinden yuvarlayıverme isteği
Kurtulup hafiflemek yorgun bitkin bezgin bedeninden
Özgürlüğe koşabilmek, yedi kat göklerin ötesine ulaşabilmek
Aklına gelmemesi demek, yemek içmek
Bedensiz yaşamaktır
Yabancılaşma...
Akşamın alaca karanlığında bir ürperti gezinir omuzlarında
Sıcak soba yanında, battaniye altında
Tir tir titremek ve ısınamamaktır
Yabancılaşma...
Yaptığın hataları kendine yakıştıramazsın, fakat onlar seni sahiplenmiştir
Yapışmıştır canının damarına, bal özünü emen sinektir
Tutmak istediğin ellerin yabancı, aynadaki yüzün yedi yabancı gelir
Vücudundan söküp atmak istediğin illettir
Kendinden nefret duymaya başlamandır yabancılaşma...
Gülmek istersin, boğazına takılan kılçığın batışıdır sesin
İçine alamazsın, boğazında toplanıp seni boğar nefesin
Sorarsın sabah uyanınca kendine sen kimsin?
Tanımakta güçlük çektiğin eski bir ahbaba bakmaktır yabancılaşma...
Bu eller, bu ayak, bu kalp benim mi dersin
Beşinde, on beşinde, yirmi beşindeki hali özlersin
Başını duvarlara vurmak, vurmak istersin
Çaresizliğin içindeki mum alevine sığınmaktır kendine yabancılaşmak...
Başını yastığa koyarsın, uyumak için debelenirsin
Doygunluğuyla ağırlaşır başın, hayatın boyunca aldığın dersin
Zihnim bir an sussun, çalışmasın diyerek inlersin
Düşüncelerinin kuyusundan çıkamamaktır yabancılaşmak...
Allahım, artık öleyim, kurtulayım derken bile aslında
Yaşamaya duyduğun o kocaman devasa hevesin var ya!
İşte, onu yakalamak ve parçalayıp fırlatıp atmak isterken volkanlara,
Kendi ateşinin sacı üstünde kavrulmaktır yabancılaşma...
Gülhan Çeliktaş
5.0
100% (3)