6
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
397
Okunma
“Hemen hemen her gün insanlar ölüyordu ama biz meşgul idik; belki de işgal edilmiştik. Aptallığa çok benzeyen bir suskunluk içerisindeydik.”
Eduardo Galeano
Noel pazarında kobra kordonu
masum kurbanlar
dokunulmaz mı filler
sis kefeni şehrin
bir sesleniş
kalp çınlatan
göğsün yorgun döşeğinde
uykusuz gam
inanmaktan değil mi
yağmurlar
âh şu rüzgârın sesi
selam gibi
sela’m gibi
ellerin gibi
göğü başıma yıkan
ağrının dibi
güneş doğudan mı doğar
karşında durunca mı
ay yüzüme vurur
rüzgârların fısıltısı
kırılmamaya yer arayan
saçlarıma
özlenenin dokunuşu
zora koşullu devler
şiarın, şiarım
kıldan ince o yolda
yürümekse yürürüm
“Ekmek bulamıyorlarsa
pasta yesinler!”
toprağın yedi kat altında
yıkılmayan tahtlara
yumruk olmaksa elbet
yeryüzü cehenneminde
cennetse ütopya
adaletlidir çıkan kasırga
şu kalp denen alemin
içine sığmayan ne var
içimizi dolduran boşluğu
evrene bıraksak almaz
kimsesiz çocuklar
mayın tarlasına yürür
mayın tarlasında büyür
gölgeleri tabutların
topraklar kana
anneler gözyaşına doydu
unutup, cennetten kovulan iblisi
Havva ile Adem’e yıktık suçu
Habil ile Kabil’e
öldüremedik içimizdeki şeytanı
kimleri kimleri gömdük de
bir parça ekmeği bölüşemedik
topraktan gelip
sınırlar koyup
sınırlar çiğnedik
söyletme beni
içimdeki Ağrı dillenir
Nuh yeniden dirilir
sulara salar gemiyi
kopar kıyamet
döngü döngüyü çağırır
çağ çağı
biz yine aynı
insanlık açık yara
saramaz yedi ceddi gelse
aç gözlü dev
doymayan toprak
parçalara bölünürken
ah benler hep sen
anlamadım ki
anlatamadım!
Sude Nur Haylazca
( Vaha Sahra)
5.0
100% (8)