2
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
353
Okunma
bilir misin
kadın beyaz bir gül gibidir
mavi bir ışık gibi
hani el değince bozulan ve gölge düşünce küsen
böyle kavli karar kılınmış ezelden
böyle yazılmış alnımıza emanet kaderleri
bereket fidanlarını büyüten süslü bahçelerce
serdiler ayaklarımıza mutluluğu, sevinci
tebessümlerinde güneşler açtı hep
hayat yüklü güzellemelerin kafiyesidir
en kara akşamlarda
bahtımıza en parlak doğan yıldızdır
gönül sahnesinin perdesini açan da
kapayan da hep bir kadındır
bir kadın mutlu ise elbet mutludur erkek de
ev yapan ve ev donatan da
karları toprak eden
yeşili yaprak eden de odur
hanım da, hanımcık da
sevgili de
sultan da
bir düşün
hangi kara geceydi terk ettiğinde
düşün bir
adını hangi kurşuni gecede silmiştin kitaplardan
hangi çiçekti
onu sana hatırlatan alaca akşamlarda
bir şarkı var mıydı
mehtaba karşı birlikte söylediğiniz
ya bir türkü ıssız tarlalarda
hangi saatte bağırmıştın yüzüne karşı ilkin
hangi zamanda çatılmıştı kaşlar
düşün bir
sığ rüzgarlardan kaçırıp
evim evindir diye peri masalları anlattığını
yalnızlığın tenhalaşan sokaklarında
hangi ayın hangi gününde çalmıştın kimliğini
yeni bir kimlik vaat ederek
biliyor musun
onu hangi mevsimdi
atları çalınmış arabalarda
bir başına bıraktığını
ne kadar da erken unutulmuş o sözler
şu yeminler, öteki hayaller
ne kadar da erken
cemrelerdi umutlarınız hani
birlikte havaya ve suya ve toprağa düşürülecek
yağmalanmış kentlerin kapısında
o halde
neden ağlıyor bir kadın
neden ağlıyor
gözyaşları inci-mercan
paramparça damarların yanık türküsünde
seni okuduğunu
azgın hecelerin koşuştuğu sayfalarda
sevgini yazdığını duymaz mısın
nicedir hicranın böğrüne sancılar sapladığını
bilmez misin
kadın bir beyaz gül gibidir
mavi bir ışık gibi
gecelerde söndürülmüş kandillerin fitilince yandığını
kırk kere kırdığın kalbin
kırk bir kez seni andığını
bilmez misin
sessiz ve sakince batar güneş
söyleyemediğim şeyler kaldı çok derinlerde bir yerde
rüzgarın esintisinde sesinin inlemelerini duyuyorum sanki
bir kadının gözlerindeki merhamet ağlatıyor gönlümü
ne olur…
merhametle bakma göğe bu kadar
parçalanmış ruhum çıkacak sanki bedenimden
bilmez misin
bu olsa gerek hüzün dedikleri
özlem dedikleri
sevda dedikleri bu olsa gerek
beni çağırıyor sanki bir kadının sesi
gel tut ellerimden
çiçekleri seyredelim
deniz sensiz eskisi gibi mavi değil
gözlerinde
bilmez misin
kaybolsam gözlerinde
beni de götürsen gittiğin yerlere
sessiz ve sakin bir gecede uğurlardık yıldızları
bilmez misin
nefes almak seninle güzelmiş
su içmek seninle
bir sabah daha oldu
ve sen hala yoksun
bilir misin her sabah
pencereme dokunan ışığı özlüyorum
odamın içinde dolanan güneşi arıyorum
bir yaprağın sallanışında düşlüyorum seni
çok uzaklarda …
ve zamanın ötesine
açılan bir çiçek arıyorum
bir kadının tebessümüyle büyüyen
her akşam
her gece
bilir misin
hüzün denizinden bir güneş batar gözlerimde
gölgesi çöker de didarıma
geceye çalan bir hüzün bırakır içime senden
ve ben gözlerine bakarken
senin gözlerin kapanmasın hiç
batmasın gözlerimde
batmasın güneşim...
bilir misin
bazen gidesim gelir de
geride bırakmak isterim her şeyi
sayfalarca yazılmış mektupları
yırtmak…
bir kalemi tüketen mürekkep denizini
acısını satırlarında barındıran anı defterlerini
yırtmak …
mum ışığında yazılmış sözleri
yakmak isterim
artık gitmek istiyorum
içinde bir kadın dostluğunun olduğu
yalnızlığın uzletine çekilmek istiyorum
kendime varmak için
belki de en çok
sen olarak yaşadıklarımızdan
uzaklaşmak istiyorum
bazen bir ateş düşüyor
ta içime
bunu izah etmek hakikaten zor
bilir misin.
redfer