KÖYDE KALAN SON KIZIN DÜĞÜNÜ
Seni mutsuz olduğuna inandırmışlar
Kalburla su taşırlar düğününe Köyde kalan son kızsın sen Bir şehir senin merakınla yol alır kırlarda Senin heyecanındır fanusu saydam kılan Fanus belki saydam belki değil Yolun çekilmediği bir vakit Kargadan başka kuş tanımayanların Başakları utandıran bakışlarında Bozkır soyunmaya başlar En karanlık devrimi gerçekleşir insanlığın Kırk gün kırk gece de sürse düğün Sakarlığın geçecek gibi değil Öylesine çocuksu bir gerçeklik Köyde kalan son kızsın sen Elbette düğünün bir güz günü başlar Sana bakan seni zayıf görür mü hiç? Mutlu bir anın kayığında ki ışık değil bu Uzak çok uzaklardan geliyor suyun sesi Sana reva görülen tiyatro bu Budur işte herkesin hatırladığı anı O gülüşler o beklenmedik nostalji Geçmişiyle evleniyor herkes Seni sayan yok Teraziye vurup devirmezsen Her biri suçlu olarak ölüp gider insanlığın Kıyaslamaz kimse seni anladığın zamanlarla Omzuna konan mevsimleri çalmak isterler Eteğin giyotinden daha keskin Maske düştü diye kaybettin dövüşü sen Onlar istiyor ki artık kanına dokunmasın Şehir dediğin çürüyen gökyüzünden ibaret Ölüm bu kızdan yana Çırılçıplak dağların ar damarını çatlatır Emmisi elindeki siğili okurken inancı tamdır Her yıl boy atarken başaklarla beraber Güliverin yalnızlığı çöker üzerine Gözleri kısılır Saymaktan öteye gidememiş parmakları Kısas olarak hüküm sürer bu topraklarda Her harfin kıvrımı büyüdür Kıyaslamak istemez kimse seni anladığın zamanlarla Ayin olarak başlayan düğününde İçlerinde besleyip büyüttükleri hayvanın Zincirler altından hırlayışı duyulur Açlıktan öleceği yok Şehrin kokusu sinmiş üzerine Dizel motordan farkı yoktur insanın Saçının sarıdan ağarmayacağı nasıl da belli Bitlenmiş ananın gözyaşları toprağı sürer Ateşi bulan dedene gösterilmeyen hürmet Gözüken ayak bileğinden dolayı kıvılcımlanır Kara bir gecedir senin için medeniyet Seni neyin zehirlediğini bilmeden yitip giderken Kara gözlerine bakıp okşamayanlar Seni mutsuz olduğuna inandırmışlar Köyde kalan son kız Dünyanın merak ettiği yer Bir damla gözyaşın için toplanmış bu kalabalık Suyu dökseniz yere Nereye gideceğini şaşırır Sen evlenip gittiğin zaman Şehrin kara bir sokağında yaşadığın vakit Kanla besleyecekler içlerinde büyüttükleri hayvanı Zincirler altından hırlayışı duyulur Belki bir kaç çocuk sokak lambasını kırar Seni mutlu olduğuna inandıracaklar |