0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
297
Okunma
Kimin kırbacı fesleğen kokuyor bilmem gerek
Ölümüne Lilayı savunan kim?
Güzün adımları sararırken erkeğin hükmü için
Yollar eğri büğrü ayaklar yalın yanaklar kesik
Sansa deresinde çözülür elbet düğüm
Manzara aldatır insanı
Bir ceketin boşluğunda kurulur devlet
Yetim kalan maniladır devlet dairesinde
Manivela dargındır zaten machiavelliye
Sansa deresinde bir beton köprü
Bir neslin şaşkınlığıyla şarkı söyler bu yüzden
Anlarsın öz yurdunda beklemek nedir
Bir gül gibi uzanırken bu şiir sana
Ambulansın nereden geldiği belli değil
Bunu anlamak canımı sıkıyor zaten
Bir şey bildiğim yok çubuk çalar oynarım
Ben söyledim diye güzel değil mısralar
Ben geldim diye bitmiyor bu memleketin kışı
Köy çocuklarından öğrendim dünya kaç bucak
Uzun kirpikleri hangi ovadan miras
Hangi vahşi atlarla vuslatın adı var
Seslerinden tanırlar yabancıları
Gökyüzüne sarılmak için büyüdükleri vakit
Yastığın yokluğunda medeniyete küfür
Toprağın inadını kırmaya yeter
Kar onlar için yağmurun ta kendisidir
Elin gözü karşı dağın karını eritir
Saate bakıp çıldırmamak elde değil
Her karlı dağın ardında bir erzincan varken
Her karlı dağın ardında reyhani bir yürek
Dağların ayırdığı halkların hüznünde yeşerir
Kaçan bir kızın soluğu duyulur uzaktan
Kadınlığından habersiz bir sevinçle koşarken
Şehla bakışların ardında can veren kuryenin
Köydeki ifrazlı tarlasından buğular kalkar
Ve birisi ölecek dedikleri vakit
Bütün gözler azapın üzerinde
Onlara vuran illa ki bir gün bize de vurur
Ben Enes sarının güzeli
Tabutun üstüne saat koyan benim
Fesleğenler topladım dağdan makineler için
Ovada yaşayanlarla aynı ülkeyi kurtardım
Aynı efsaneleri anlattık kadınlara
Komutana ne gerek
Ben ordularına yenildim
Göksunda kuşlar canına susarken bir kış vakti
Sıcak asfaltın dallara olan mahcubiyeti
Zeytinin buğdaya karşı boynunu büker
Mağarada kanın akmaz senin dediler diye
Demirci tezgahından yayılan baharla beraber
Alem-i ibret için şiir yazdım
Söylemene gerek yok artık
Kimin damarı daha kalın
Kim daha katolik
5.0
100% (1)