2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
506
Okunma

Nice insanların üzerine toprak atmıştı. Kadın, insan kelimesinin hakkını veren bir varlıktı şüphesiz.
’’ ’’Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür ’’ ’’
Unutuyordu. Kızgınlığı, öfkeyi, dengesizliği, haksızlığı, sevgisizliği. Sonra yine dönüyordu yoluna. Tecrübeliydi unutmakta. Böyle böyle taş kesiliyordu o pamuktan kalbi.
Fonda Sezen çalıyordu...
’’ Ateşlere yürüyorum... ’’
Yola çıkmak istiyordu kadın. İhtirasa ve tutkuya yenik düşerek yola çıkmak. Küçük bir fincan kahveyle ayılmak istiyordu. Sonra tenine değen başka bir tende yenilenerek doğmak.
Yakamoz, içindeydi kadının,
Poyrazlar içinde...
Bakışları bir başkasına değemeyecek kadar keskin,
dokunursa kanatıyor.
Uzun cümlelere nokta olmak istedi kadın
Ölen her hissi yeniden doğurmak
Hatıra defterleri yoksundu dürüstlükten
Sayfalara katık edilen kurumuş güller
Arta kalanlardı dikenlerden...
Öptü kadını terleyen yerlerinden
biraz tuz, biraz acı, biraz koku
Fütursuzca ürüyordu
bu sis, bu duman, bu korku...
Ruhu neredeydi kim bilir kadının
o bitmek bilmeyen sanrıların,
geçerken içinden topallayarak
düştü kucağına evhamların...
Usul usul okşadı saç diplerini
koklayarak denizi,
yaşlanıyordu, eskimişti sevişmeleri
biliyordu artık yoktu
bu gidişlerin, dönüşleri...
Sena.
GÖRSEL YAPAY ZEKA İLE OLUŞTURULMUŞTUR.
5.0
100% (5)